29 Mart 2010 Pazartesi

Büyük Takımların Kalecisi De Büyük Olur.



Avrupanın üst düzey takımlarının kalelerine bir göz atalım:


Manchester United, efsane kaleci Peter Schmeichel'den sonra kısa bir bocalama dönemi geçirselerde Edwin Van Der Sarr'ın gelmesiyle kalede istikrarı yakaladılar. 40'ına merdiven dayamış bu ihtiyar kurdun eldivenleri bırakmasıyla işleri zorlaşacak gibi. Zira V.D. Sarr'ın yokluğunda kaleye geçen isimlerden pek umduğunu bulamadı şimdiye kadar M.United.


Peter Cech, Chelsea ile özdeşleşti bir bakıma. Basın tarafından her ne kadar sezon sonundaki köklü temizlikte gönderilecek isimler arasında gösterilse de kolay kolay vazgeçilecek bir isim değil.


Real Madrid, 2000'li yılların başında 20 yaşına girmeden teslim etti Casillas'a kaleyi. O günden beri kalede ve başka takıma gitmesine olanak tanıyan insan yok nerdeyse.


İnter Milan, Zenga'dan sonra bir süre Toldo ile devam etti yoluna sonra Toldo'yu kenara çekip Cesar'a devrettiler kaleyi. Cesar, önce İnter kalesini sonra Brezilya Milli Takımı'nın kalesini devradı.


Barcelona, Valdes'te karar kıldı son isim olarak, şimdi semeresini görüyor.


Milan, biraz bu takımların dışında kaldı. Dida'yla beraber zirve yaptıları günler geride kaldı. Şuan kimi kaleye geçirdikleri belli değil. Bazen Abbiati, bazen Dida, bazen Kalac... (ki kendisi kaleciye benzetemediğim tek kalecidir.) Milan'ın çöküşü de kaleden başladı galiba, ne dersiniz?


Gelelim Galatasaray'a. Hep mükemmel kaleciler geldi Galatasaray'a geçiş dönemlerinden sonra. Simoviç'ten sonra bocalama devresini Hayrettin'in kariyerinde doruğa ulaştığı dönemler gördük. Sonra bir bocalama devresi daha, Volkan'lar, Mehmet'ler, Stauche'ler, Fridel'ler. Unutulmaz isim Taffarel gelene kadar devam etti bu hengâme. Taffarel, elini eteğini Mondragon'a bırakarak çekildi köşesine Galatasaray'dan. Bu dev adam unutulmaz maçlar çıkardı diğer büyük isimler gibi Galatasaray'da. Bu isimler çoğu maçta tek başına direndiler rakiplere. Hemen akla gelenleri sayarsak; Taffarel'in Arsenal maçında, Mondragon'un Anfield'daki 0-0'lık maçta ve Fenerbahçe'ye 5-1 le galip gelinen Türkiye Kupası finalinde yaptığı kurtarışlar rakiplerinden bile tebrik gördü.


Mondragon'un gidişinden sonra yerini dolduracak bir isim bulamadı bir türlü Galatasaray. De Santics geldi Sevilla'dan. Hakkında kimse daha doğru dürüst bir kanı edinememişken ayrıldı gitti. Oynadığı maçlarda az çok belli etmişti kendisini, Benfica galibiyetinin mimarlarındandı. Şimdi Napoli'de döktürüyor adeta.


Bonservisi elinde diye Leo Franco'yu aldı kaleci sorununu çözmek için sonunda, 4 yıllık bir anlaşma imzalatarak. Leo'dan İspanya'da, "auta çıkacak topları gol olarak yer, jeneriklik gol olacak vuruşları çıkarır." diye bahsediliyor. Biz şimdilik çizgiyi geçen topları fileden çıkarırken gördük. Bir maçta kurtarışlarıyla öne çıktığını görmedik. (Az buçuk A.Madrid maçını saymazsak.) Aksine her maçta yediği gollerle öne çıktı. Hele son yediği gol, bütün kredilerini tüketti taraftarın gözünde. Galatasaray yönetiminin, âmiyane tabirle "kelepir" ücretinden başka hangi özelliğini göz önüne alarak Leo'yu transfer ettiğine bir anlam veremedik. Bu Leo'ki yabancı biri de değil. Mallorca'da iken, 2 maçta 6 gol attı bu adama Galatasaray. Öyle ki, bu 6 golün 4'ü bir maçta ve 3'ü aşırtma. Bu dev adama aynı maçta 3 aşırtma gol. Durumu zaten o zamanlardan belliydi.


Bakalım gidişat ne gösterecek. Benim önerim, şimdiden Ufuk'u kaleye ısındırmak. Hem Galatasaray'a hem de milli takıma uzun yıllar hizmet edecek bir isim kazandırmak.


Malzeme elimizde hazır, işi kotarmak ustalara kaldı artık...

23 Mart 2010 Salı

Başımız Sağolsun


Mekanın cennet olsun Özhan Başkan!

Bursa, Cimbom, Fener...

Son 8'e girerken şampiyonluk adaylarından Bursaspor, Galatasaray ve Fenerbahçe'nin maçlarını aynı başlık altında toplamak istedim.


-Bursa çok "sağlam" geliyor!

Daha önceki yazılarımda Bursa liderlik psikolojisini kaldıramaz demiştim.Bu hafta gördük ki, dediğim kısmen de olsa doğruymuş.Bursaspor, yavaş yavaş küme düşmesi kesinleşen rakibi Denizlispor önünde iyi bir oyun sergiledi.Kadıköy Fatihi Ozan İpek'in ve Sercan'ın golleriyle Denizlispor'u 2-1 mağlup etti.Daha maç oynanmadan çoğu kişi zaten Bursa'nın hanesine yazmıştı.Birçok kişi daha farklı bir skor bekliyordu.Bana kalırsa skorun Bursa lehine 2-1 olmasının temel nedeni Bursa'nın aman puan kaybetmeyeyim korkusu.Bu korkuyu geçen hafta Manisa önünde de yaşamışlardı.Özellikle Denizli maçının son 15 dakikasına bakarsak, Bursa'nın strese girdiğini, tribünlerin sessizleştiğini rahatlıkla görebiliriz.Benim bahsettiğim psikolojik nedenlerde tam bunlar.Bursa şimdiye kadar her ne kadar da iyi gittiyse ben hala Bursa'nın sezon sonunda ipi göğüsleyeceğini inanmıyorum.

Maçın Denizlispor ayağına baktımız zaman, bu maçla birlikte artık Denizlispor süper ligten düştü diyebiliriz.Sivas hariç bütün rakipleri kazandı bu hafta.Denizlili biri olarak Denizlispor'un yapısı iyi biliyorum.Bana kalırsa bu sezonki başarısızlığın ana sebepleri; ekonomik sıkıntılar, teknik direktör ve futbolcu istikrarsızlıkları.Neyse şimdi bu konuya girmeyeyim.İlerleyen haftalarda bir iki birşey karalayacağım zaten Denizlispor hakkında.


-Tebrikler Trabzonspor

Galatasaray her zaman olduğu gibi deplasmanlar da bizi üzmeye devam ediyor.Galatasaray'ın geçen deplasman maçlarına baktığımız zaman Kayseri ve Beşiktaş beraberlikleri, Eskişehir ve Trabzon yenilgilerini görüyoruz.Yani son 4 deplasman maçında 10 puan kaybetmişiz.Kaçan 10 puanın en azından 5'ini alsak çok iyi olurdu.Hem matemetiksel anlamda hem de psikolojik anlamda.Çünkü biz ne zaman Sami Yen'de maç kazansak maçtan sonra X deplasmanında virajı kayıpsız dönersek şampiyon oluruz diyoruz fakat bırakın virajı dönmeyi, biz kaza yapıyoruz.Şimdi önümüzde yine çok önemli Fenerbahçe virajı var.Bu maçtan 3 puanla ayrılısak ne ala bizim için.Aksi halde tüm camiaya geçmiş olsun dileklerimi sunacağım.

Pazartesi günü gazetelere baktığımda Trabzon'un haklı galibiyeti Emre Güngör'e bağlanmış.Sanki Galatasaray 90 dakika süper oynamışta, Trabzon bedavadan bir gol atmış gibi lanse ediliyor basında.Ben bir Galatasaray'lı olarak öncelikle Şenol Hoca'yı sonrada tüm Trabzonspor'lu futbolcuları tebrik ediyorum.Hakettikleri bir 3 puan aldılar.Bu hırslı oyunları umarım kalan 8 haftada devam eder.


-Güiza Güiza Güiza

Yakın çevremdeki insanlar Güiza'ya olan sevgimi iyi bilirler.Ama bu sevgi dalgasına değil.Sahiden Güiza'yı beğeniyorum ben.Bir kısım Fenerbehçe'liler de Bursa maçında yuhaladıkları Güiza'ya Antep maçında benim gibi sevgi duymaya başladılar.Futbol böyle birşey işte.Antep maçına bakacak olursak, Fener tıpkı Beşiktaş gibi oynadı.Taktik çok açık.1 gol bul ve üzerine yat.Güiza o muhteşem golü atmasaydı maç %99 0-0 bitecekti.Öyle ya da böyle sonuçta Fener önemli bir 3 puan aldı.Bakalım bu futbolla, bu taktikle ne yapacaklar Sami Yen'de?

22 Mart 2010 Pazartesi

Kayseri Tepetakla


2. yarıyla birlikte Kayseri'nin üzerinde karabulutlar dolaşıyor.İlk yarıdaki topladığı puanlar olmasa küme düşme tehlikesi bile yaşayabilirlerdi.Kim bilir belki Ali Turan'ın ahı tutmuştur!Ankaragücü'nün geçen hafta Sami Yen'de çıkardığı olay nedeniyle seyircisiz oynanan maça Kayseri iyi başladı.Daha maçın başlarında Makukula'nın düşürülmesi nedeniyle penaltı kazandılar ancak Aydın Toscalı penaltıdan yararlanamadı.Orada Makukula dururken penaltıyı neden stoper Aydın kullanır anlamış değilim.26. dakikda bu sefer Ankaragücü Sapara'nın düşürülmesiyle penaltı kazandı.Topun başına geçen Geremi durumu 1-0 yaptı.Golden sonra Kayseri Makukula ile net sayılabilecek bir pozisyondan yararlanamadı.Sanıyorum Makukula'nın formsuzluğu Kayseri'yi olumsuz anlamda çok etkiliyor.42. dakikada Vittek'le etkili gelen Ankaragücü ilk yarı biterken durumu 2-0 yaptı.2. yarıda Ankaragücü skoru korumaya yönelik kontra atak oynamaya başladı.Dakikalar 83'ü gösterdiğinde Vittek şık bir aşırttırma golle kendisinin 2. Ankaragücü'nün 3. golünü atmış oldu.Bu sonuçla Ankaragücü puanını 29'a yükseltirken, Kayseri 43 puanda kaldı.Diyarbakır ve Manisa'nın 3 puanla kapadığı haftada Ankaragücü de 3 puan alarak bir nebze olsun rahatlamış oldu.

Geçen Sezon Bu Sıralar...


Geçen sezon 26. hafta sonunda 53 puanla lider olan Sivas, bu sezon aynı haftada 24 puanla 16. sırada.Üstelik Denizlispor'la birlikte küme düşmenin en büyük adayılar.Ne yazık ki, Türk futbolu bu istikrarsızlıklar yüzünden bir şampiyonaya katılırken, öbürüne katılamıyor.Neyse biz tekrar Sivas'a dönelim.Sivasspor'lu futbolcular geçen hafta yazdığım gibi küme düşmeyi kabullenmişler sanki.Rahat rahat top oynuyorlar.Ne bir hırs ne de bir agresiflik var.Geçen sezonu bir hatırlayalım.Kalede Petkoviç panter gibi.Solda Hayrettin sağda Abdurrahman Abidal'la Alves gibi.Göbekte Bilica geçit vermezdi.İleride Mehmet Yılmaz, Balili, Musa Aydın, Kamanan ve aklıma gelmeyen birçok oyuncu daha.Bu sezona döndümüzde saydığım bu oyuncular gitmiş adeta Malta'dan oyuncu getirmiş gibiler.Geçen sezonla tek benzerlikleri sırt numaraları.Maça baktığımzda 24. dakikada organize gelişen Gençlerbirliği atağında Mustafa pozisyonu golle sonuçlandırmakta zorlanmadı ve durumu 1-0 yaptı.Bu dakikadan Gençler'in 2. golüne kadar hep Sivas atak yaptı ancak başarılı olamadı.Zaten bu ataklardan ciddi olanı yoktu.83. dakikada Hurşit'in taşıdığı topta Mustafa vurdu top direkten döndü ardından Kahe dönen topa iyi vurdu ve maçın skorunu belirledi.Bu sonuçla Sivas hem çok önemli bir 3 puan hem de teknik direktörleri Muhsin Ertuğral'ı kaybetti.Maçtan sonra Muhsin Hoca istifa ettiğini açıklamış.Yazık olmuş.Çok beyefendi bir adamdı Muhsin Hoca.Ertuğrul Sağlam'a benziyordu bu yönüyle.Umarım ileride çalıştırdığı takımlarda daha başarılı olur.Gençlerbirliği ise puanını 35'e yükselterek ileriki haftalar için avantaj sağlamış oldu.

Çekin Vantuzlarınızı Futbolumuzdan!




Derbi yaklaştıkça eyyamcılar ortalığa bir bir çıkmaya başladı.


Geçen haftaki tribün hadisesinden sonra "vay efendim bize şu cezalar verildi, onlara neden verilmedi aynısı" diye ayaklandılar, eşitlikten bahsettiler. Üzerinde durdukları konu "her kulübe aynı cezaların verilmesi."


Biz de yıllardır aynı istekte bulunuyoruz ne hikmetse. Ş. Saraçoğlu'nda oynanan maçları bir hatırlayalım:


- O zaman ki Galatasaray teknik direktörü basın toplantısına elindeki pil, cep telefonu, çakmaklarla çıktı. Maç boyunca bu maddeler sadece ona atılanlar, diğer oyuncuları yazmıyorum bile.


- Hasan Şaş'ın kafasına atılan yumurtalar, Mondragon'a atılan ses bombaları, Gerets'in alnının yarılması, Keita'ya atılan maddeler, kalecilere her maç tutulan ama sahaya nasıl girdiğinden kimsenin haberinin olmadığı (!) lazerler....








Bunlar sadece Fenerbahçe-Galatasaray maçlarında olanlar. Birde diğer maçlara bakalım.



Fenerbahçe-Beşiktaş maçında Ricardinho'ya stat otoparkında saldıran amigoyu ve Aurelio'yu unuttuk mu? Peki gene aynı takımlar arasında oynanan ve daha maç başlamadan hakemin başının kanadığı olayları unuttuk mu?


Peki, Fenerbahçe-İstanbul BB maçında çıkan olaylara, yerde kıvranan oyunculara ne demeli?


Anlattığımız bütün olaylarda kulüpten gelen açıklamalar hep aynı yönde:
"Provakatif eylemlerle karşı karşıyayız, oyunculara atılan maddeler kendi seyircileri tarafından atılıyor." vb. cümleler. Kargalar bile bir taraflarıyla gülüyor bu açıklamalara. Aklı başında olan bir insan, hangi mantık çerçevesinde böyle yalanlar söyleyebilir anlaşılır şey değil.


Kısaca saydığımız bu olayların hiç birinde o kulübe saha kapatma cezası verilmedi. Maçları tatil edilmedi. Hakemin kafasına atılan maddeler sonucunda sahası kapatılan kulüpler var mı? Var. Bu stat neden kapatılmıyor o zaman? Ali Sami Yen'de sahaya atılan pet pardaklardaki sular yüzünden 5 maç saha kapatma verilirken, Ş.Saraçoğlu'nda atılan çakmak, telefon, pil, ses bombaları, taş vb. maddelere sadece para cezası veriliyor ve bu isimler hâlâ ortaya çıkıp eşitlik isteriz diye haykırıyorlar. (İşin ilginç tarafı, kulübün hukuk işlerine bakan isim durumun farkında olacak ki, hiç bu konularda konuşmuyor. Hukuktan falan anlamayan isimler meydanda...)

Biz millet olarak misafiri severiz ama misafir de misafirliğini bilecek. Rüzgâr eken, fırtına biçer derler. Biz, bize tokat atana diğer yüzümüzü çevirmek yerine, iade-i itibarda bulunuyoruz.


Çok kolluların hafıza durumu nasıl pek bir bilgim yok ama bir cümlelik yer vardır sanırım. Yazın bunu aklınızın bir köşesine:


AĞIRLADIĞIN GİBİ AĞIRLANIRSIN...

21 Mart 2010 Pazar

Diyar Seyircisiz Daha İyi


Küme düştü, düşürülecek derken Diyarbakır 26. haftada Kocaeli'nde seyircisiz oynan maçta güçlü rakibi Antalyaspor'u 1-0 mağlup etmeyi başardı.Bu maçta gördük ki, seyirciz oynamak Diyarbakır için daha iyi.Futbolcuların kafası daha rahat oluyor.Bana kalırsa deplasman maçlarında da Diyarbakır seyircisinin alınmaması lazım.Maça baktığımızda konuşmaya değer fazla birşey yok aslında.Maçla ilgili tek dikkatimi çeken olay, her iki takımda futbolcularının penaltı kovalaması.Diyarbakır'ın 3, Antalya'nın 2 pozisyonda penaltı istekleri oldu.Bunda son haftaların etkisi olsa gerek.Takımlar kısa yoldan 1 gol bulup skorun üzerine yatmak istiyorlar.Durum böyle olunca da haliyle bize yazacak fazla birşey bırakmıyor.Ben lafı Diyarbakır'ın golüne getirmek istiyorum.O penaltı nasıl bir penaltıdır yahu?Sahalarda ender rastlanan cinsten.Penaltı mı değil mi orasıda meçhul daha.Sonuçta hakem verdiyse diyecek fazla birşey yok aslında.Bu hafta ilginçtir Diyarbakır'ın golünü de Galatasaray alt yapısından yetişen bir futbolcu attı.Erhan'da tıpkı Mehmet gibi sezon başı kampında bekleneni verememiş ve Anadolu'nun yolunu tutmuştu.Diyarbakır Erhan'ın penaltıdan bulduğu golle maçı 1-0 kazandı ve puanını 24'e yükseltti.Antalya ise 26. hafta sonunda 33 puanda kaldı.

Altın Değerinde 3 Puan


Haftalardır korkulu rüyalar gören Manisapor ile orta sıraların rahat takımı İBB'nin mücadelesinde gülen taraf Manisa oldu.Bu sonuçla Manisa altın değerinde bir 3 puan almış oldu.Maçı değerlendirecek olursak her iki takımda ligdeki konumlarıyla paralel bir oyun sergiledi.Manisa daha istekli, daha hırslı oynarken, İBB nispeten daha rahat bir oyun sergiledi.İlk yarıda Manisa Isaac Promise ile pozisyonlar buldu ancak değerlendiremediler.Isaac çok koşuyor, çok mücadele ediyor ancak son vuruşları yetersiz bana kalırsa veya Anadolu takımlarıyla olan maçlara fazla konsantre olmuyor.Çünkü Manisa 4 büyüklerle oynarken Isaac çok can yakıyor.Tekrar maça dönecek olursak, ilk yarı oyun anlamında Manisa'nın üstünlüğü ile sona eriyor.2. yarıya İBB etkili başlıyor.Tabi bunda Manisa'nın gol isteğininde etkisi büyük.Dakikalar ilerledikçe Manisa defansta açıklar vermeye başlıyor.Ancak İBB bu pozisyonları Rızvan ve İskender'le değerlendiremedi.Artık son dakikalara girilirken Galatasaray alt yapısından yetişen, ne yazık ki fazla forma şansı bulamayıp sezon başında Anadolu'nun yolunu tutan Mehmet Güven çıkıyor sahneye.Öylesine güzel bir gol atıyor ki, burada nasıl anlatsam bilemiyorum.En iyisi internetten golü bulun ve izleyin.Mehmet'in bu golüyle maç Manisa'nın 1-0 üstünlüğü ile tamamlanıyor.Manisa puanını 27'ye çıkartırken, İBB 40 puanda kalıyor 26. hafta sonunda.

Paşa Can Yakmaya Devam Ediyor


Kasımpaşa bu sezon biz hariç 4 büyüklerden puan aldı.Trabzon ve Fener'i yendi.Beşiktaş'la da bu hafta berabere kaldı.Geçen hafta yazmıştım.Beşiktaş medyaya fazla çıkınca puan kaybetmeye başlıyor diye.Bu hafta dediğim oldu.Pazartesinden beri herkes Beşiktaş'ı övüyordu, bir kısım medya Beşiktaş'ı şampiyonluk yarışının favorisi olarak açıklıyordu.Ama ne oldu Beşiktaş bu sezon benzer durumlarda olduğu gibi yine puan kaybetti.Maça bakacak olursak, her iki takımda maça atak başladı.Hatta Beşiktaş alışık olmadık şekilde üretkendi bu maçta.Zannediyorum Yılmaz Vural'ın Kasımpaşa'sının da bunda etkisi çoktu.Beşiktaş üretkendi ama son vuruşla son haftaların formda ismi Holosko üretken değildi.İlk yarı boyunca Beşiktaş'ta Kasımpaşa'da skoru değiştirebilecek pozisyonlar buldu ancak değerlendiremedi.Tam da içimden maçta bir gol olsa maç acayip zevklenir derken, 62. dakikada Gökhan Güleç topa dönerek öyle güzel vurdu ki bir anda kendimi İspanya Ligi izliyormuş gibi hissettim.Golden sonra Beşiktaş savunma güvenliğini 2. plana atıp saldırmaya başladı.74. dakikada da bunun meyvesini aldılar.Tabata'nın ara pasında Kasımpaşa defansı tarafından unutulan Tello, unutulmanın cezasını kesti ve durumu 1-1 yaptı.Hemen 2 dakika sonrasında Tello'nun kullandığı serbest vuruşta Bobo kafayla topu ağlara gönderdi ve Beşiktaş'ı 2-1 öne geçirmiş oldu.2-1'in de etkisiyle bu sefer Kasımpaşa saldırmaya başladı.Onlarda 85. dakikada hücum futbolunun meyvesini aldılar.Yekta'nın şık pasında, İbrahim Kaş'ın da yardımıyla, Şahin durumu 2-2 yaptı ve skoru belirlemiş oldu.Bu sonuçla Beşiktaş puanını 52'ye yükseltti ancak bu beraberlikle büyük yara aldılar.Çünkü bu beraberliğin Mustafa Hoca'nın aklında olduğunu hiç zannetmiyorum.Kasımpaşa ise puanını 32'ye yükseltti.

16 Mart 2010 Salı

Son 9'a Girerken Kalan Maçlar


Kalan Maçlar:


Bursaspor
25 maç 55 puan (Kalan 9 maç - 3 D)

Denizlispor
İBB D
Antalyaspor
Gençlerbirliği D
Gaziantepspor
Galatasaray D
Kayserispor
Ankaraspor BAY
Beşiktaş



Galatasaray 25 maç 53 puan (Kalan 9 maç - 5 D)

Trabzonspor D
Fenerbahçe
Sivasspor D
Diyarbakırspor
Manisaspor D
Bursaspor
İBB D
Antalyaspor
Gençlerbirliği D



Beşiktaş 25 maç 51 puan (Kalan 9 maç - 5 D)

Kasımpaşa D
Eskişehirspor
Ankaragücü D
Trabzonspor
Fenerbahçe D
Sivasspor
Diyarbakırspor D
Manisaspor
Bursaspor D



Fenerbahçe 25 maç 49 puan (Kalan 9 maç - 3 D)

Gaziantepspor
Galatasaray D
Kayserispor
Ankaraspor BAY
Beşiktaş
Kasımpaşa D
Eskişehirspor
Ankaragücü D
Trabzonspor


Fikstüre bakınca Bursaspor ve Fenerbehçe avantajlı gibi gözükse de maç sahada oynanmadan kazanılmıyor.Galatasaray için önümüzdeki 2 hafta çok kritik.Bu 2 maçtan en az 4 puan alırsak çok avantajlı duruma geçeriz.

Bursa Hükmen Lider!



TFF az önce Diyarbakırspor-Bursaspor maçının kararını açıklamış.TFF beklenildiği gibi Bursaspor'u hükmen 3-0 galip ilan etmiş.Bu kararla Bursaspor liderliğe yükseldi.Şimdi Bursaspor'lu yöneticiler, futbolcular ve taraftar iyice havaya girerler.Nasıl olsa kazanırız psikolojisi hakim olur takımda ve puan kayıpları başlar Bursa'da.


Yeni puan tablosu:
1-Bursaspor P:55 - Av:30
2-Galatasaray P:53 - Av:25
3-Beşiktaş P:51 - Av:19
4-Fenerbahçe P:49 - Av:19

Beşiktaş Sessiz ve Derinden


Kimse Beşiktaş'ı rakip olarak görmezken, onlar sessiz ve derinden ilerliyor.Ligin başına bakacak olursak medya Galatasaray ve Fenerbahçe'yi şampiyon olarak ilan etmişti.İlk haftalarda öyle de oldu.Biz ve Fener iyi giderken, Beşiktaş sürekli puan kaybediyordu.Sonra tablo tersine döndü.Beşiktaş seri galibiyetler alırken, bizle Fener düşüşe geçti.Bu sefer herkes Beşiktaş'ı avantajlı görürken, Beşiktaş tökezlemeye başladı.Beşiktaş ne zaman medyada çok çıkmaya başlasa puan kaybetmeye başlıyor.Futbolcular o psikolojiyi kaldıramıyor heralde.Dünkü maçla birlikte Beşiktaş puanını 51'e yükseltti.Bu haftadan itibaren yine favori olarak gösterilecekler.Bu da demektir ki, Beşiktaş puan kaybedecek.Zaten dünkü oyuna baktığımız zaman mucize bir 3 puan aldılar.Maçın hakkı bana göre ya Denizlispor ya da beraberlikti.Bana kalırsa Fener'in şans melekleri Beşiktaş'ı desteklemeye başladı.2-3 maçtır iyi oynamadan 3 puanı alıyorlar.Denizlispor'a bakacak olursak rakiplerinin puan kaybettiği haftada onlar da puan kaybetti.Kazansaydılar çok büyük motivasyon olacaktı onlar için.Zaten haftalar öncesinden buradan Denizlispor için gayri resmi olarak küme düştüler demiştim.Tabi futbol bu top yuvarlak.Ne olacağı belli olmaz ancak son 9 haftaya girdik artık.Denizli'nin işi biraz mucizelere kalıyor.

15 Mart 2010 Pazartesi

Milan Baroooss Milan Baroooss oleeeeyy oleeeyy oleeeeeyyy...


Eskişehir yenilgisi sonrası, Fenerbahçe'nin 2 puanı Ankara'da bıraktığı, Bursa'nın 3 puan aldığı haftada Ankaragücü'nü 3-0'la geçtik.Yukarıda yazdığım nedenlerden ötürü stresli geçmesini beklediğim maça Jo'nun golüyle adeta 1-0 önde başladık.Sonrası zaten Keita ile geldi ve 3 puanı hanemize yazdırdık.Bu maçta gördüm ki Sami Yen'de Galatasaray kolay kolay puan kaybetmez.Tabi bu muhteşem taraftar desteği devam ettikçe.Artık anlaşıldı ki, Galatasaray evinde baskılı, istekli, agresif ve yırtıcı oynuyor.Deplasmanda ise çok ürkek, nispeten isteksiz oynuyor.Umarım kalan deplasman maçlarımızda bu özelliğimizden kurtuluruz.Özellikle Keita deplasmanlarda da sahneye çıkar.Onun haricinde şampiyonluk yarışında çok kritik 2 haftaya girdik.Bu 2 haftada en az 4 puan toplayabilirsek rakiplerimizi hem puan anlamında hem de psikolojik anlamda önüne geçeceğiz.Size güveniyoruz Aslanlar.Haydi şu kritik 2 haftadan alnımızın akıyla çıkalım.

Bursa Havaya Girmiş


Maçın atmosferine ve tribünlere bakacak olursak, görüyoruz ki Bursaspor şampiyonluk havasına girmiş.Şampiyonluğun bana göre 3 temel taşı olan yönetim, futbolcu, taraftar birleşmesini sağlamış.Tribünde taraftar inanıyor, yönetim inanıyor, teknik ekip ve futbolcular inanıyor.Kenar yönetimi ve futbolcularıda iyi.Ama önemli bir eksiklikleri var.O da tecrübe.Bence Bursa her Anadolu takımda olduğu gibi son haftalara doğru kopacak zirveden.Şu ana kadar hep takip ettiler.Eğer TFF Diyarbakır maçını 3-0 Bursa'ya verirse, ki %99 öyle olacak, Bursa takip edilen konumuna geçecek.Ben Bursa'nın bu psikolojiyi kaldıracağını düşünmüyorum.Maça bakacak olursak Manisa yaptığı iki kritik hata yüzünden 2 gol yedi ve 3 puanı biraz Bursa'ya hediye etmiş oldu.Bu galibiyetle Bursa puanını 52'ye yükseltti.Maç eksiğiyle 1 puan arkamızdalar.Manisa ise tıpkı Sivas gibi 24 puanda kaldı.Bu haftadan sonra Diyarbakır hükmen küme düşürülmezse, Ankaragücü, Manisa, Sivas, Diyarbakır ve Denizli arasında müthiş bir kümede kalma savaşı yaşanacak.

Kim Bunlar?


Geçen hafta Bursa maçındaki olaylar, bu hafta İBB maçındaki olaylar.İlk yarıdaki Fenerbahçe maçındaki olaylar vs.Diyarbakır'ın bu sezon içindeki taşkınlıklarından birkaçı.Hadi diyelim Bursa maçında, Bursa'daki olayların intikamını aldınız, ya bu hafta?Nedir bu taşkınlıklar yahu?Zaten çoğu insan Diyarbakır halkına ve Diyarbakırspor'a başka türlü bakıyor.Siz Diyarbakırspor taraftarı olarak bu kötü imajı sileceğinize daha da milleti körüklüyorsunuz.Yukarıda Diyarbakırspor taraftarı dedim ancak bunu yapanların Diyarbakırspor'lu olduğuna inanmıyorum.Ülkeyi bölmeye çalışan, provakatörlerin işi bu.Diyarbakırspor'u küme düşürecekler.Ondan sonra istedikleri gibi at oynatacaklar Diyarbakır'da.Yok öyle yağma arkadaş!Bu süreçte 'GERÇEK' Diyarbakırspor'luların ortaya çıkması lazım.Diyarbakır'lı siyasetçilerin, sanatçıların, iş adamlarının bu konuda kamuoyu yaratması lazım.Federasyonun da olaya Diyarbakır cephesinden bakması lazım.Yoksa kendi ellerimizle Diyarbakır'ı bölücülerin eline bırakacağız.Lütfen bu insanlara üvey evlat muhamelesi yapmayalım, tam aksine kenetlenelim, sahip çıkalım.Çıkalım ki, bölücülerin, provakatörlerin istedikleri olmasın!

Kod Adı K.A.


25. haftanın önemli maçlarından biri olan Kayseri-Eskişehir maçında gülen taraf Eskişehir oldu.Geçen hafta evinde bizi yenen Eskişehir bu haftada yükselen formunu devam ettirdi.Kayseri ise 2. yarıdaki düşüşüne devam etti ve evinde Eskişehir'e 3 puan vererek bir anlamda Eskişehir'i şampiyonluk potasına sokmuş oldu.Maça Eskişehir etkili başladı.Kayseri Cangele ile rakibi vurmak isterken, geçen hafta yediğimiz 2. golün benzerini bu hafta Kayseri yedi.Golün ismi yine Koray'dı.10. dakika kontra atağa etkili çıkan Eskişehir topu Koray'la buluşturdu.Koray'da yine çalımlarla gitti.Bu sefer ceza sahasına girerek vurdu ve Eskişehir'i 1-0 öne geçirdi.Bu dakikadan sonra her iki takımda ceza sahasına girmeden, uzak şutlarla gol arayama başladı ancak iki takımda başarılı olamadı.82. dakikada Abdullah'ı ceza sahası içinde düşüren Doğa 2. sarı karttan atılırken, Kayseri'ye de penaltı kazandırmış oldu.Penaltının başına geçen Gökhan Emreciksin topu filelere yollayarak skoru eşitledi.Dakikalar 86'yı gösterdiğinde Ertuğrul'un ara pasında hareketlenen Koray bu sefer Mehmet Yılmaz'a asist yapıyor ve maç 2-1 Es-Es'in üstünlüğü ile sona eriyor.Bu sonuçla Kayseri 43 puanda kalırken, Eskişehir puanını 42'ye yükseltiyor.

Sivas Eriyor!


Geçen hafta İBB'ye boyun eğen Sivasspor bu haftada Antalyaspor'a farklı mağlup oldu.Adeta erimeye başladı Sivas.Mehmet Yıldız gelince takım toparlanır diyordum ancak daha beter olmuşlar.Futbolcular sahada adeta yürüyorlar, birbirlerinden kopuk oynuyorlar.Sahada mücadele yok.Kümeye düşme tehlikesi olan takım agresif oynar.Sivas ise tam tersini yapıyor.Maça baktığımızda Antalya çok etkili başladı.Tita'nın iyi taşıdığı topta Necati topu boş kaleye atamayarak zor olanı başardı.25. dakikada Sivasspor Antalya ataklarını savuşturmaya çalışırken Faruk önündeki topa vuramadı ve top Erhan'ın önünde kaldı.O'da Necati'ye adrese teslim orta yaparak Sivas'ın bu ikramını geri çevirmedi.Necati bu iyi ortada golü bularak Antalya'yı 1-0 öne geçirdi.Dakikalar 42'yi gösterdiğinde Tita'nın pasında hareketlenen Veysel defansı iyi çalımladı, iyi vurdu ve ilk yarı biterken skoru 2-0 yaptı.2. yarıda Antalya 2-0'ın da avantajıyla kontrollü oynaya başladı.Antalya geri yaslanınca Sivas etkili olmaya çalıştı ancak başarılı olamadılar.73. dakikada Ömer'in uzun pasında Sivasspor defansı topu kaleci Akın'a vermeyi düşünüken araya Korhan girdi.Korhan'ın pasını alan Djehoua Sivas'ın 2. ikramını geri çevirmeyerek skoru 3-0 yaptı ve sonucu belirledi.Bu sonuçla Antalya 33 puana yükseldi ve iyice rahatlamış oldu.Bu saatten sonra ne uzarlar ne kısalırlar.Sivas ise 24 puanda kaldı.Bu oyun tarzlarıyla devam ederseler kesin Bank Asya 1. ligin yolunu tutarlar.Birinin acilen bu takıma moral vermesi gerekiyor.Üzerlerindeki ölü toprağını alması gerekiyor.Acaba Bülent Uygun'u geri mi çağırsalar?O iyi yapar bu işleri!

14 Mart 2010 Pazar

Red Bull Kanatlandırır...

Formula 1 2010 sezonu Bahreyn'de Ferrari pilotlarının zaferiyle sonuçlandı. Yarışa 3. sıradan başlayan F.Alonso, ilk virajda takım arkadaşı F.Massa'yı geçerek 2.liğe yerleşti. Pit stoplardan sonra da sıralamada bir değişiklik olmadan yarış devam ederken, Alonso'yu bir anda lider Vettel'in arkasında gördük. Alonso daha önce de bir kaç kez 1. saniye kadar yaklaşmış ama tekerleri ve tempoyu korumak adına geçme girişiminde bulunmamıştı. Gene aynı şey olacak derken Vettel'in feryadını duyduk: "Güç kaybediyorum, ilgilenin." diye, gelen cevap "adımız Hıdır, elimizden gelen budur" niteliğindeydi, "egzoz arızası elden gelen bir şey yok". Vettel, bir anda Alonso ve Massa'nın arkasına düştü.

O âna kadar kanatlanmış gibi uçan Red Bull Enfes Liz, (Vettel'in aracına verdiği isim) bir anda irtifa kaybetmeye başladı ve Hamilton'a da geçilerek 1. bitirme ihtimali olan bir yarışı 4.sırada bitirdi.

Alonso, Ferrari kariyerine muhteşem bir başlangıç yaptı. Vettel, sağlam bir araçla kalsa eminim yarışın son turlarında çok güzel bir çekişme izleyecektik bu iki isim arasında. Alonso'nun yarış sonunda sevinci görülmeye değerdi. Zaten resim her şeyi anlatıyor.

Massa ise o kötü kazadan sonra çok iyi bir başlangıç yaptı. İlk virajda Alonso'ya geçilmesinin dışında bir - yoktu onun adına. Bu ikili bize çok güzel yarışlar izletecekler şimdiden belli oldu.

Dünya şampiyonlarına gelirsek, Button ve Schumacher adına sönük bir yarıştı. İki isimde takım arkadaşlarının arkasında kaldı.

Yeni takımlardan ise beklentileri tersine çıkaran tek isim efsanevî Lotus oldu. Diğer araçlar ise bir kaç yarış daha olacağı gibi yarış dışı kaldılar her hangi bir kazaya karışmadan.

İkinci yarış 26-27-28 Mart tarihlerinde Avustralya'da.

İlk yarışın ardından oluşan pilotlar ve takımlar puan durumu:

1. F. Alonso 25

2. F. Massa 18

3. L. Hamilton 15

4. S. Vettel 12

5. N. Rosberg 10

6. M. Schumacher 8

7. J. Button 6

8. M. Webber 4

9. V. Liuzzi 2

10. R. Barichello 1


Ferrari: 43
McLaren: 21
Mercedes: 18
Red Bull: 16
Force İndia: 2
Williams: 1

Alex Yoksa Fb'de Yok


Alex'in olmadığı geçen 2 haftada gördük ki, Alex yoksa Fener'de yok.Sakın Antalya maçının galibiyeti sizi yanıltmasın.Mehmet Özdilek ve futbolcuları sağ olsun, tıpkı ilk yarıdaki maçta gibi 10 kişiyle çıkınca haliyle golü yediler.Hadi ilk yarıdaki maçta dakika 90 olmuş.Evinde oynuyorsun, durum 1-1 galip gelmek için 10 kişi çıkıyorsun bunu bir nebze olsun anlayabilirim ancak geçen haftaki pozisyonun açıklaması yok.Zaten deplasmanda oyunuyorsun bir de dakika daha 37.Neden çıkarsın 10 kişi anlamam.Bizle oynasalar 10 kişi savunma yaparlar eminim.Neyse bu haftaya dönelim tekrar.Antalya maçında ve Gençlerbirliği maçında Fener pozisyon üretmekte çok zorlandı.Alex'in yokluğunda duran topları çok kötü kullandı.İşin özeti, son 2 haftada gördük ki, Fenerbahçe=Alex de Souza.Maça bakacak olursak, Fenerbahçe maçın başında Deivid ile, ortalarına doğru Bilica ile, sonlarına doğru ise Gökhan ile pozisyonlar buldu.Gençlerbirliği'nin ise 1-2 tane pozisyonu vardı.Anlayacağınız fazla pozisyonu olmayan, izleyeni uyutan, tatsız tuzsuz bir maçtı Fener-Gençler maçı.Zaten maçın hakkıda bana göre beraberlikti.Bu sonuçla Fener son 7 hafta 12 puan kaybetmiş oldu.Bana göre asıl önemli olan rakiplerin ne yapacağı.Eğer onlar 3 puanla ayrılırsa sahadan Fenerbahçe hem puan olarak hem de psikolojik olarak geriye düşmüş olacak.

13 Mart 2010 Cumartesi

Kan Kaybı Devam Ediyor


25. haftanın açılış maçında Gaziantep ile Trabzonspor 1-1 berabere kaldı.Sonuç aslında çokta şaşırtıcı değil.Trabzon'un son 5 maçına baktığımız zaman 4 beraberlik aldığını görüyoruz.Şenol Güneş'in takımın başına geçmesiyle farklı bir hava yakalayan Trabzon'un o havası sönmüş gözüküyor.Şenol Hoca'yla daha hırslı ve baskılı oynayan takım yavaş yavaş kayboluyor sanki.Bu maçta Trabzon'u dağınık gördüm.Özellikle defansta çok açık verdiler.Sanki tandemde oynayan Song'la Giray ilk defa yan yana oynuyor gibiydi.Orta sahada da fazla organize gözükmediler.Birde buna Umut'un formsuzluğu ve Burak'ın sürekli ofsayta düşmesi eklenince sistemsiz bir takıma döndü Trabzonspor.Gaziantep ise bana göre galibiyeti hak eden taraftı.Kendi sahalarında büyük takımlara karşı olan iyi oyunlarını sergilediler ancak 90. dakikadaki Alanzinho'nun Ronaldinho vari golüne engel olamayınca sahadan 1 puanla ayrıldılar.Maça bakacak olursak, Trabzonspor Burak ve Engin'le etkili olmaya çalışırken, Antep ise Erman ve Brezilya'lıları Beto ve Jorginho'yla Trabzon'a cevap vermeye çalıştı.Dakikalar 37'yi gösterdiğinde Sezer'den kapılan topla hızlı ve organize çıkan Antep, Beto'yla golü buldu ve 1-0 öne geçti.2. yarıda Trabzon daha baskılı oynamaya başladı.Antep ise kontra ataklarla farkı açmayı hedefliyordu.60. dakikada Trabzon'da Burak'ın golü yine ofsayt gerekçesiyle sayılmadı.Hemen ardından Antep Erman'la iyi çıktı ancak Song topu kornere atmayı başardı.Gol arayan Trabzon Serkan'la ve Burak'la net pozisyonlardan yararlanamadı.Ancak 90. dakikada sahneye Alanzinho çıktı.Çok büyük oyuncu diye transfer edilen ancak beklentileri karşılayamayan Alanzinho çok güzel bir gol attı ve durumu 1-1 yaptı.Bu sonuçla Trabzon 43 puana yükseldi.Daha önlerinde 9 maç olmasına rağmen Tabzon bu sonuçla Avrupa hayallerini bana göre bitirdi.2. yarıyla çok iyi bir seri yaptılar ancak son 5 maçta çok puan kaybettiler.Artık tek umutları Türkiye Kupası'ndan Avrupa gitmek.Antep ise puanını 33'e çıkarttı ve orta sıralardaki yerini sağlamlaştırdı.

11 Mart 2010 Perşembe

Asfalt Ağlayacak...


Formula 1 2010 sezonu yarın (12 Mart) antreman seanslarıyla resmen başlıyor. Bu sezon, yeniliklerle birlikte ve 1999 yılından bu yana ilk kez, pist üzerinde 4 şampiyonun mücadele edeceği bir sezon olacak. Fernando Alonso, Michael Schumaher, Lewis Hamilton ve Jenson Button gibi şampiyonlarla, Felipe Massa, Sebastian Vettel, Mark Weber, Rubens Barichello, Niko Rosberg ve geçen yılın müthiş çaylağı Kaumi Kobayashi gibi isimlerle müthiş bir sezon geçeceğe benziyor. Gönül ister ki, Kimi Raikkonen'de bu müthiş sezonda aramızda olsun ama Raikkonen, Toyota'dan gelen teklifi kabul etmeyince, diğer takımlardan da beklediği teklif gelmeyince soluğu rallide aldı.


Yeniliklerle başlıyor dedik, yenilikler son yıllarda olduğu gibi genelde kurallarla ilgili. Bu sezon ön tekerleklerin çapı biraz daha küçüldü, geçen yıl difizör kurallarındaki boşluğu değerlendirerek şampiyon olan Brawn GP gibi bir takımın öne çıkmaması için bütün kurallar kesin hatlarla belirlendi. Ayrıca pit stoplarda yakıt ikmali yasaklandı. Böylece daha uzun araçlar oluştu haliyle de pit stop süreleri inanılmaz derecede kısaldı. Pite giriş-çıkış süreleri dahil yaklaşık 30-35 saniye olan süre kaybı, en fazla 20 saniye civarına düştü. Takımların sezon öncesi testlerinde pit stop çalışmalarına ağırlık vermeleri işin ciddiyetini ortaya koyuyur. Öyle ki, Red Bull süreyi 1,5 saniyeye kadar düşürmüş. Pit stoplar bu sezon çok şeyi değiştirecek.


Ve yeni takımlar; Virgin, Hispania ve efsanevi Lotus. Lotus ve Virgin sezon öncesi teslerde 4 saniye daha yavaş kaldılar diğer takımlardan. Hispania Racing ise aracını henüz geçen hafta tanıttı ve ilk sürüşlerini yarın antremanda yapacaklar. Yavaş kalmalarını bırakın, yarışı bitirebilirlerse çok büyük başarı demektir. Yeni takımlar bu kadar yavaş olunca pist üzerinde kargaşa çok olabilir, sıralamalarda ve tur bindirmelerde ilginç anlar görebiliriz.


Asfaltı ağlatacak kısma gelince. 4 şampiyon bir arada, altlarındaki araçlardan Mercedes Gp, biraz daha geride duruyor ama içinde M.Schummaher olunca her şey beklenir. Bakalım istediğini alamayınca sinirlerini kaybeden Şumi bu yıl neler yapacak. Kariyerini sekteye uğratan Alonso'ya kaybettiği 2 şampiyonlukta inanılmaz hatalar yapmıştı. Monaco'da sıralama turlarında aracını çok ters bir yerde durdurdu ve sıra cezası aldı. İstanbul Park'ta iki defa spin attı, yer kaybetti.
Sözün kısası işler yolunda gitmezse Şumi çok pişman olacak bu kararıyla her ne kadar aksettirmese de.


Büyük yarış pazar günü, yayınlar bu sene de TRT-1 de. Sezonun favorileri şimdiden belli olmaz ama Alonso, Hamilton ve Şumi olarak görünüyor. Bekleyip göreceğiz neler olacak.

8 Mart 2010 Pazartesi

Real, Kokuyu Aldı.




Hafta sonu iki müthiş maç vardı La Liga'da. Almeira-Barcelona ve Real Madrid-Sevilla. Maçlara dair bütün düşünceler, Barcelona'nın yoluna devam edeceği ama Real'in tekleyebileceği yönündeydi.
Almeira bütün düşünceleri (büyük ihtimalle de kuponları) yıktı. Öyle baskılı oynadılar ki, ayağında top olan Barça'lı her oyuncunun başında en az iki kişi geldiler maç boyunca. İbrahimoviç kırmızı kartla, Guardiola'da hakeme sözleri yüzünden atıldı ama bu durum Almeira'nın oyununu gölgelemez. Zîra onlar varken de durum pek farklı değildi, sonuna kadar hakettikleri puanı aldılar.
Real Madrid-Sevilla maçıysa, Almeira-Barcelona maçının son dakikaları sürerken başladı. Bu maçı radyolarından takip eden Madrid'liler, hakemin bitiş düdüğüyle birlikte müthiş bir sevinç yaşadılar tribünlerde. İbre tamamen Real tarafına dönmüştü artık.
Sevilla, maça çok iyi başladı. Barça'nın maçında Puyol'un kendi ağlarına attığı gibi, Alonso'da boş geçmedi kendi kalesini. Real kendisine gelemeden öyle bir gol yedi ki, öyle bir golden sonra her hangi bir takımın toparlanması çok zor. Casillas 35 metreden kariyerinin belki de en kötü gollerinden birini yedi. Artık aklı nerdeyse top 6 pas içine geldiği zaman hareketlendi ama iş işten geçti tabi.
Pellegrini kaybedecek bir şey olmadığını düşünürek Guti ve V.D. Vaart'ı sürdü oyuna ve bu dakikadan sonra Real kendine geldi. Müthiş baskı kurdular ama direk ve Palop direnmeye devam etti. Ronaldo ve Ramos bu baskıdan iki gol çıkardı. Kayıp zaman diliminde ise bu baskı sonucunu V.D. Vaart'ın golüyle galibiyet golünü getirdi ve aylar sonra liderliğe yükseldiler.
Bu maç ve Barcelona'nın maçında dikkatimi çeken bir durum var. İki takımda son dakikalara beraberlik içinde girdi ve ikisinin de galibiyet için baskı kurduğu zamanlarda asla topu şişirmediler, doldur-boşalt yapmadılar. Soğukkanlı bir şekilde pas yapmaya devam ettiler. Biz n'apıyoruz peki? Son dakikalarda gol bulmak isteyen takım şişiriyor ileriye, bir karambol olacak ve gol bulunacak. Ölme eşeğim ölme...
Diğer bir konu da, Madrid seyircisi. 80.000 kişinin ilk kez rakibi baskı altına aldığını gördüm. Önceden gelirler, gol olunca sevinirler, giderlerdi. Ronaldo bile bu konudaki rahatsızlığını belirtmişti. Bu kez onlarda aldılar şampiyonluğun kokusunu, taraftarlık görevlerini yerine getirdiler bu sezon ilk kez.
Son sözüm de maçı anlatan Güntekin Onay'a: Maç boyunca "Arbolea" deyip durdu. İlk önce "acaba Real alt yapısından yeni biri mi bu Arbolea?" dedim kendimce ama "Arbolea" bizim bildiğimiz "Arbeloa"ymış. Be adam hadi aklında yanlış kaldı diyelim, okuma yazman, ekranı takip etmen de mi yok? Kaç defa ekrana yansıdı "Arbeloa".
Neymiş, "Arbolea" değil, "Arbeloa"ymış.

5 Mart 2010 Cuma

#88


Dergimizin 88. sayısı bugün İstanbul, Ankara ve İzmir'de, 11 Mart'ta ise tüm Türkiye'de satışa sunulacakmış.Bu sayımızda Arda'nın Galatasaray'lılık duruşunun ne olduğunu anlatan muhteşem posteri verliyor.Ayrıntılı bilgi için:http://www.galatasaray.org/gsdergi/haber/6348.php

Oldu Mu Şimdi Rafael?


Rafael Nadal... Bir çoğumuzun sessiz sedasız adım attığı 23 yaşına o geldiğinde, tenis dünyasına çoktan adını yazdırmıştı. İnanılmaz vuruşlar yapması, sayı denilen toplara çıkarması, 2 gün ara ile 5 setlik maçlar çıkarması ya da toprak kort tarihinin en iyi oyuncu olmasıyla.
Tarihin onu bu yönlerinin dışında Federer'le olan bağlarıyla da yazdığı bir gerçek. Kortta iki düşman gibi olanca hırslarıyla didişen bu ikili, maç biter bitmez can ciğer kuzu sarmasına dönüyorlar. Saha içinde nasıl rakiplerse saha dışında bir o kadar yakın arkadaşlar. Biri turnuvadan elenirse, "o kazansın" diyerek diğerini işaretliyor hep. Geçen yıl Avustralya açıkta Federer'i göz yaşlarına boğan Nadal, konuşmasını bırakıp Federer'i teselli ederken; Federer'de bir iki cümleden sonra "konuşmak kesinlikle senin hakkın" diyerek onu kürsüye çağırıyordu.


Bir yıl sonra işler değişti beklenmedik şekilde. Geçen yıl Federer'e bu üzüntüyü yaşatan Nadal, bu yıl aynı zaman diliminde beklenmedik şekilde yerlerdeydi.





Oyuna tempsuna dayanamayarak önce dizleri, sonra da karın kasları tekledi. Öyle ki, tenis hayatı boyunca görmediğimiz kadar son bir senede gördük acıdan kıvranırken Nadal'ı. Maria Sharapova gibi kortlardan uzun süreli ayrılığa dayanamamış olacak ki; bir iki turnuva atlayıp geri döndü. Maalesef değişen bir şey yok yine...

Nadal, şimdi bambaşka bir şekilde ortaya çıktı. Latin ateşi Shakira'nın klibinde boy gösterdi kimsenin beklemediği bir şekilde. Kimsenin beklemediği bir şekilde diyorum zira klipte hayli cesur sahneler var. Hadi Shakira işini yapıyor diye Antonito ses çıkarmadı diyelim, Nadal'ın amcası ve kız arkadaşı nasıl ikna oldular onu çok merak ediyorum.

Özel hayat kısmı bir yana, ortaya latin ateşi ve İspanyol boğası karışımı mükemmel bir klip çıkmış. Sakatlığının ve getirisinin etkilerinden kurtulmaya çalışan Nadal için bundan daha güzel bir moral kaynağı düşünemiyorum.

Başlıkta sormuşuz ya; Oldu Mu Şimdi Rafael? diye. Bizce olmuş, siz ne dersiniz?





İşte size Gypsy: İzyip hayıflanın....

1 Mart 2010 Pazartesi

Bu Takımı Özlemişiz be!


Sahiden de özlemişiz bu Galatasaray'ı.Sezon başında ilk 9 haftada adeta ağzımıza bir parmak bal çaldılar sonra kayboldular.Hatırlayın bir ilk haftaları.Cimbom fırtına gibi esiyordu.İçeride dışarıda farketmiyor, gelene geçene 4-5 atıyordu.Ne olduysa Fener maçından sonra oldu.O maçın moral bozukluğu, Keita'nın cezası, Baros'un sakatlığı derken en az 2 farkla galip gelen takım 1-0'larla 3 puan almaya başladı.Ardından puan kayıpları gelmeye başladı.Ne uzatmayayım.Bu maçta Fener'in puan kaybı dopingiyle takım (aman nazar değmesin) tıpkı ilk haftalardaki gibi oynadı.Tabi bunda gerçek bir golcüyle oynamanın katkısı büyük oldu.Bu maçta başka bir şeye de dikkat ettim.İlk yarıda Fener'in puan kaybettiği haftalarda bizde Manisa ve İstanbul Belediye ile berabere kalmıştık.O maçlarda takımda hırstan çok stres vardı.Ama bu maçta öyle değildi.Maçın başlamasıyla takım pres yapmaya başladı.Kısacası takım inanmıştı bu maça.Oyunculara bakacak olursak:

Leo Franco gol olabilecek bir golü yedi.Yani yenilecekleri yiyor, tutulacakları tutuyor.Hiçbir ekstrası yok.Ben Franco'yu 1 sene daha izlemeye tahammül edemem.Umarım sezon sonu yollar ayrılır.

Sabri'yi özlemişim vallahi.2. yarıda gelişine vurduğu topu auta atınca hah dedim işte Sabri gerçekten geri döndü!Şaka bir yana Sabri gelince Keita daha iyi oynadı bu maçta.

Servet-Neill ikilisi iyiydi bu maçta.Özellikle Neill defansı toparlıyor.Gelen topa dan-dun diye vurmuyor.Pas yapıyor.Takıma cuk oturdu diyebiliriz.Servet ise ilk golün hazırlayıcısıydı bir bakıma.

Caner'de Atletico Madrid maçının etkilerini görmediğime çok sevindim.Sezon başında oynadığı sol bekte bekleneni verememişti.Dünkü maçta ise Hakan Balta kadar olmasada geçmişte oynadığı maçlara nazaran iyi bir performans gösterdi.


Ayhan-M.Topal ikiliside iyiydi orta sahada.Zaman zaman Ayhan saç baş yoldurdu ancak Ayhan'ın bu tip hareketlerine alışık olduğum için fazla tepki vermedim.Topal ise yine hem atağa çıkmaya çalıştı hem de defansa yardıma geldi.

Keita coştu bu maçta.Tıpkı Sabri gibi özlediğim bir başka oyuncuda Keita'ydı.Sezon başındaki oyununu bir türlü sergiliyemiyordu.Ama dün tıpkı sezonun ilk maçlarındaki gibi oynadı.Attığı ilk gol müthişti.Hep böyle oynamaya devam Karabela!Taklalarını izlemek çok büyük keyif veriyor.

Giovani geldi geleli çok eleştirildi.Bir kısım eleştirilerde haklıydı bana göre ama Gio tüm eleştirileri dün akşam çöpe attı.Öylesine çalıştı ki tek eksiği goldü.Olsun onuda Fener'e atar.Daha çok maç var.

Arda görevini en iyi şekilde yaptı yine dün akşam.Fazla söylenecek birşey yok büyük kaptan hakkında.Zaten oyundan çıkarken bu büyük taraftar hakkını verdi Arda'nın.

Jo'da sahanın bir başka iyilerindendi.Koştu.Orta sahaya geldi top aldı verdi.Penaltı yaptırdı.Rakibin kırmızı kart görmesini sağladı.İlerki haftarlarda çok faydalı olacağını düşünüyorum Jo'nun.



Belki de dün akşamın özeti bu kare.Daha ligin bitimine 11 hafta gibi uzun bir süre olsada taraftar inanmış bu işe.Ne yalan söyleyeyim bende havaya girdim.

Babacığım, İyi ki Doğdun!


Bugün 1 Mart 2010, çok değerli babacığımın doğum günü.İyi ki doğdun baba.Nice sağlıklı, mutlu, huzurlu, hep birlikte 55 senelere...

Biricik Oğlun,
Umut ÖNCEL

Allah'ım N'olur Kesilmesin!


Bu bolgta yazı yazmaya 3 hafta önce başladım.Başladım başlayalı Fenerbahçe galip gelemiyor.Artık uğursuz mu geldim ne oldu tam bilemiyorum ama inşallah bu durum devam eder.Aslına bakarsanız Fener'in bu puan kayıpları sürpriz değil.Eskiden top oynamadan kazanıyorlardı.Çekirge misali zıplaya zıplaya gidiyorlardı, şimdi ise zıplayamıyorlar tek fark bu bence.Fener'in top oynadığı maç sayısı geçen 23 haftada bir elin parmaklarını geçeceğini zannetmiyorum.Maça gelecek olursak İstanbul Belediye'nin golüne kadar tipik orta saha mücadelesi olarak geçti maç.30. dakikada Ali Güzeldal'ın Xavi vari pasında Fener'in belalısı İskender Alın skoru 1-0 yaptı.Pas her ne kadar güzel olsada bu golde nam-ı değer kasap Bilica'nın, yerli (!) Carlos Wederson'un ve Volkan'ın hakkını yememek lazım!Golden sonra Fenerbahçe maça asılmaya başladı.İlk yarının uzatma dakikalarında Deniz'in attığı gol ofsayt gerekçesiyle sayılmadı.Gol ofsayt mıydı değil miydi işin içinden çıkamadım ben.2. yarıda Fener baskılı oyununa devam etti ancak yeterince üretken olamadı.Dakikalar 57'yi gösterirken Gökhan Gönül'ün ortasında Alex şık vurdu ve skoru 1-1 yaptı.Baroni kasaplıkta Bilica'ya özenmiş olacak ki, Serhat'a öyle bir girdi ki Allah'tan Serhat'ın ayağı kırılmadı.Ama her ne hikmetse hakem Fırat Aydınus Baroni'ye kart bile göstermedi.Aynı şekilde Güiza'yı indiren Mahmut'ta kırmızı kart görmeliydi.Çünkü Güiza'nın önü açıktı, Mahmut'tan sıyrılsaydı kaleci Hasagiç'le karşı karşıya kalacaktı.Gerçi Güiza kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyonları değerlendiremediği için hakem pozisyonu bariz gol şansı olarak görmemiş olabilir!83. dakikada İstabul Belediye iyi çıktı ve yine İskender'le durumu 2-1 yaparak 3 puanı kapmış oldu.

Tarzanlar 3 Puanı Kaptı


Manisaspor kümede kalma adına önemli maçta Diyarbakır'ı 2-1'le geçerek kısmen rahatlamış oldu.Diyarbakır ise geçen hafta evinde önemli rakibi Denizlispor'a mağlup olmuştu.Bu hafta ise Denizli'den daha önemli rakibi Manisa'ya mağlup oldu.Sanıyorum Diyarbakır ligde kalmak istemiyor.Zaten maça bakacak olursak Manisa'nın hakettiğini rahatlıkla söyleyebiliriz.Maçın başından beri Diyarbakır üzerinde baskı kuran Manisa 18. dakika eski futbolcumuz Mehmet Güven'in pasında Yiğit Gökoğlan durumu 1-0 yaptı.Bu dakikadan sonra her iki takımda pozisyonlar bulsada maç orta saha mücadelesine döndü.2. yarıda ise Manisa skoru korumak için biraz geri çekildi.Ta ki 65'teki Bebbe'nin golüne kadar.Manisa golü yiyince tekrar atak oynamaya başladı ve 68. dakikada Diyarbakır defansının hatasını affetmeyen Ergin Keleş oldu.Mehmet Güven'in pasında iyi hareketlendi ve durumu 2-1 yaptı.Denizlispor'un bay geçtiği haftada Manisa önemli bir 3 puan aldı ve puanını 23'e çıkarttı.Diyarbakır ise 21 puanda kaldı.

Nihayet 3 Puan


Haftalardır sahadan beraberlikle ayrılan Ankaragücü sonunda galibiyeti hatırladı.Hemde başkent derbisinde.Ankaragücü açısından bu galibiyetin önemi büyük.Maçtan önce 22 puanları vardı ve küme düşme adaylarındandı Ankaragücü.Gençlerbirliği ise 31 puanla maç çıkıyordu yani rahattılar.11. dakikada organize gelişen Ankaragücü atağında Vassell zorda olsa topu ağlara göndererek durumu 1-0 yaptı.Bu dakikadan sonra Ankaragücü skoru korumaya yönelik oynamaya başladı.Gençlerbirliği Mustafa Pektemek ve Hurşit'le dalga dalga gelmeye başladı ancak Ankaragücü'nde kalede Serkan Kırıntılı çok başarıydı.Bu oyun 2. yarıda da devam etti.Gençlerbirliği atak üzerine atak yaptı ancak Serkan'ı bir türlü geçemedi.Durum böyle olunca Ankaragücü maçı 1-0 kazandı ve haftalar sonra galip gelmiş oldu.Bu sonuçla Ankaragücü rakiplerinin birbiriyle oynadığı haftada puanını 25'e çıkararak büyük bir avantaj yakaladı.Gençlerbirliği ise 31 puanda kaldı.

Gölde Futbol Oynamaya Çalışmak


23. haftada iki rahat takımı karşı karşıya getiren maçta Gaziantep'le Eskişehir puanları paylaştı.Maçın göle dönen bir stadta oynandığını eklemek lazım.Maça Eskişehir etkili başladı.Daha ilk dakikalarda Es-Es'in yeni Youla'sı Jayzee'nin kafası direkten döndü.Dakikalar 13'ü gösterdiğinde nam-ı değer Figo Aydın'ın ortasında Jayzee Eskişehir'i 1-0 öne geçirdi.Bu golün ardından Elsaka ve Mehmet Yıldız'la pozisyonlar bulsada Eskişehir değerlendiremedi bunları.Mehmet'in pozisyonun kaçmasında zemininde etkisinin olduğunu eklemek lazım.2. yarıda Gaziantep oyunu biraz daha dengeledi.Olcan'ın kullandığı serbest vuruşta kaleci Ivesa iyi çıkarttı topu.Ardından Jorginho'nun şutu az farkla dışarı çıktı.Bu dakikalardan sonra Eskişehir baskıyı üzerinden attı ve Jayzee ile 2 net pozisyona girdiler ancak Gaziantep kalecisi Mahmut çok iyi kurtarışlar yaptı.Galiba Türk futbolu yeni bir kaleci kazanmak üzere.Dakikalar artık 90'ı gösterdiğinde Jorginho'nun sağ geliştirdiği atakta topu Beto'ya çıkarttı.Beto'ya sadece topa dokunmak kaldı ve skoru 1-1 yaparak maçın sonucunu belirledi.Bu sonuçla Eskişehir puanı 36'ya, Gaziantep ise 31'e çıkarttı.