30 Mayıs 2010 Pazar

Bize Kimseden Zarar Gelmez, Biz Zararı Ancak Kendi Kendimize Veriririz.

Formula 1 Türkiye GP'si muhteşem bir yarışa sahne oldu.
Son yılların aksine kazasız başlayan yarış Weber, Hamilton, Vettel sıralamasıyla giderken, pit stoplar sonrasında Weber, Vettel, Hamilton, Button şekline dönüştü. Yalnız bu gidişattan Vettel sıkılmış olacak ki, arayı giderek kapattı ve Weber'e atak yaptı. İki pilotta köprüdeki keçi misali birbirine yol vermeyince Vettel'in arka tekerleği Webber'in ön tekerleğine temas etti ve kaçınılmaz son gerçekleşti. Vettel yarış dışı kalırken Weber liderlikten 3.lüğe düştü. Vettel, Avustralya'da da benzer bir hata sonucu çok kritik puan kayıpları yaşamıştı. Çifte zafer bekleyen Red Bull ekibi Weber'in 3.lüğüyle idare etti.
Red Bul'lar aradan çekilince zirve mücadelesi Mclaren'lere kaldı. Hamilton ve Button'da Weber ve Vettel gibi çekişme içine girdiler ve bir virajda temas yaşadılar. Bu temas sonrası Mclaren ekibinin aklına Red Bull'ların akıbeti gelmiş olacak ki Button'un kulağını çektiler ve Button hız düşürüp, Hamilton'un kazanmasını sağladı.
Red Bull, "pilotlarımız birbirleriyle yarışabilir, öncelikli pilotumuz yok" gibisinden cümleler kurmak yerine bir öncelik belirleyip hem pilotlar hem takımlar şampiyonluğunu riske atmaktan vaz geçmeliler. Mclaren'de "pilotlarımız eşit" der ama herkes 12 yaşından beri babalık yaptıkları Hamilton'un 1 numara olduğunu bilir o yüzden Alonso haricinde hiç bir takım arkadaşı Hamilton'u geçmeye çalışmadı. (Haliyle Mclaren kariyeri üvey evlatlıktan öteye gidemedi.) Red Bull'da "pilotlarımız eşit" deyip takım içinde bir lider belirlemeli.
Ferrariler 7 ve 8. oldu. Massa Kubica'yı, Alonso Petrov'u geçene kadar canları çıktı. Ferrari, Renault'u geçemez hale geldi. Sezon başında Red Bull ve Ferrari en güçlü takımlar olarak öne çıkarken McLaren ve Renault, Ferrari'yi geçtiler. Bir an önce Ferrari'de kapsamlı güncellemeler şart.
Yarış bitince dikkat çeken bir nokta da, herkesin "çok sıcak" dediği Hamilton'un buz gibi galibiyet sevinciydi. Eurovision'da birinci olduğunu idrak edemeyen almanlar gibi anlamadı da mı sevinmedi yoksa bir zamanlar ki siyasetçilerimiz gibi "ben kendim almadığım galibiyete sevinmem" mi dedi bilemiyoruz artık.
Puan durumu:
Weber : 93
Button : 88
Hamilton : 84
Alonso : 79
Mclaren : 172
Red Bull : 170
Ferrari : 146

27 Mayıs 2010 Perşembe

İstanbul Park Bizi Bekliyor.


Formula 1 2010 sezonu 7 yarışı İstanbul Park Pistinde. Geçen hafta Monako'daki ilginç mücadelenin arkasından verilen 1 haftanın ardından heyecan ülkemizde devam ediyor.

Daha önceki 4 yarışın 3 ünü Felipe Massa, birini Button kazanmıştı. Bu yıl favoriler "kanatlı" Red Bull'larıyla Weber ve Vettel. Red Bull bu hafta McLaren'e düzlüklerde inanılmaz bir ivme kazandıran rüzgar kanalını kullanmayı düşünüyor. Eğer tam randıman alırlarsa zaten kimsenin tutamadığı Red Bull ilk 10 da yarışı sürdüren pilotlara bile tur bindirebilir. İstanbul fatihi Massa'nın Ferrari kariyerini sağlama alması için en favori pistinde kendini göstermesi şart.

Gelelim en önemli konuya. İstanbul Park biletleri 2005 yılından beri ilk kez bu kadar ucuz. 2012 yılı için şimdiden yeni 3 pist ile anlaşmaya varıldı. Bizim sözleşmemiz ise 2012 de doluyor. Bu dev tanıtım fırsatının elimizde kalması için seyirci sayısının fazlalığı çok önemli. Bütün takımlar ve pilotlar İstanbul Park'taki her şeyden memnun seyirci azlığı dışında.

Cuma antremanlar, cumartesi sabah antreman öğleden sonra sıralama turları, pazar günü ise yarış. Hepsi hafta sonunda TRT ekranlarında olacak. Halen bilet bulma şansınız var. Biletler
http://www.biletix.com/ dan ve İstanbul Park'tan temin edilebilir.

24 Mayıs 2010 Pazartesi

Minardi'ye Döndük.


Galatasaray, futbol coşkusu ile motor sporları tutkusunu biraraya getiren "Superleague Formula" serisinde yarışıyor organizasyon başladığından beri. Avrupa'nın sayılı kulülerinin arasında -her zamanki gibi- Galatasaray var tek Türk takımı olarak.
Buraya kadar her şey güzel ama yolunda gitmeyen işler var. Galatasaray Superlagueformula takımı bu yıl, 2005 kadar formula 1 de yer alan ve gridin arkalarına demir atmış Minardi takımına benzedi. 2010 sezonunda 3 yarış, 2'şer etaptan 6 yarış yapıldı ama damalı bayrağı 4 kez bile göremedik.
Takım geçen yıl da çok kötü başlamış, ilk 3 yarışta 3 farklı pilotla yarışmış en sonunda Ho Ping Tung'da karar kılmıştık. Tung alışma devresini atlattıktan sonra kalitesini gösterdi ve sezonun son yarışında kürsünün en üstünde yer aldı. Renault F1 takımı yeteneğini gördü Tung'un, önce sezon öncesi Formula 1 testlerine katılmasını sağladı sonra da takımın test pilotluğunu teslim etti. İş yapan tek sürücümüz elden gitti böylece.
Bu yıla Tristian Gommedy ile başladık. Gommendy, Superleagueformula başladığından beri Porto ile yarışıyordu ve en iyi derece olarak 2 birincilik, 1 ikincilik almıştı. Mazisi en iyi pilottu bu güne kadar yarıştığımız. Maalesef Gommendy -amiyâne tabirle- fos çıktı. İlk 10'da yarış bitirse çok iyi iş yaptı diyecek duruma geldik zira yarış bitirememe gibi bir özelliği baş gösterdi.
Geçen sezon takımının gidişatından memnun olmayıp 3 yarışta 3 sürücü kullanana yönetim ekibi acaba şimdi neler düşünüyor daha doğrusu neden bir şeyler düşünmüyor. Avrupaya adım attığı her branşta ses getiren Galatasaray ismini kimsenin küçük düşürmeye hakkı yok.
Bu parçalı, kürsünün en üstünde olmaya çok alışkın, orda olmalı....


23 Mayıs 2010 Pazar

Bu Kalp Seni Unutur Mu?

Güle Güle Sami Yen'in Büyücüsü.Yaptığın herşey için sonsuz teşekkürler.Sakın ama sakın bizi unutma, çünkü biz seni hiç unutmayacağız!

22 Mayıs 2010 Cumartesi

Boynuz Kulağı Geçti.


Şampiyonlar ligi 2010 finali, usta ile çırağı eşleştirmesi bakımından ilginçti. V. Gaal ve Mourinho. Barcelona'da beraber çalışan ikili, şimdi rakip olarak karşı karşıya geldiler. İki isimde mütavaziliğe yanaşmazken, iğneleyici açıklamalardan kaçınmadılar maç saatine dek.




Barnebau çok iyi hazırlanmış maça. Maçtan önceki gösteriler çok güzeldi, siyahlar içindeki Latin güzellerinin dansı ayrı bir estetik kattı geceye.
Maça gelirsek, aslında biraz beklentilerin uzağında kaldığını söyleyebiliriz sahadaki mücadelenin. B.Münih, topa sahip olarak oyuna hükmetmeye çalışsa da İnter, az ama öz konuşmayı tercih etti ve % 40 hiç bulmayan topa sahip olma yüzdesiyle 2-0 kazandı maçı. Goller Milito'dan geldi.
Maç sonunda Mourinho'nun tribünleri izleyişi görülmeye değerdi. Sanki "Bu kupa, önünüzde aldığım ilk kupa, bekleyin geliyorum." der gibiydi. Açık açık belirtti zaten R.Madrid'i çalıştırmak istediğini. Moratti'de "Onu bu sene İnter'de tutabilirsek gerçekten sürpriz olur" diyerek durumu ortaya koydu.
İlker Yasin köşesine gelirsek, değişen bir şey yok malesef. Mourinho'lu İnter'in La Liga'da 5 yıl üstüste şampiyonluğundan girdi, İbrahimoviçten, Hitzfeld'den çıktı.
Mourinho'yu birileri durdurabilir mi bilemem ama İlker Yasin'i biri durdursun artık.

19 Mayıs 2010 Çarşamba

19.05

19.05 Atatürk'ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı KUTLU OLSUN!

18 Mayıs 2010 Salı

Mehmet Batdal GS'de

Umarım oynadığı her saniyede formasının hakkını verir.Hayırlı olsun.

Mehmet Batdal hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen bir tık.

Serdar Özkan GS'de

Umarım oynadığı her saniyede formasının hakkını verir.Hayırlı olsun.

Serdar Özkan hakkında ayrıntılı bilgi için lütfen bir tık.

Şampiyoooonn Bursaaa !!!

16 Mayıs akşamı Bursa'da bir tarih yazıldı.Bursaspor 2009-2010 sezonu Türkiye Ligi şampiyonu oldu.Başta başkan İbrahim Yazıcı ve teknik direktör Ertuğrul Sağlam olmak üzere emeği geçen herkesi tebrik ederim.Milyon Euro'luk takımların arasından sıyrılıp sampiyon olmak hiç kolay bir şey değil.Umarım Bursaspor'un bu başarısı kalıcı olur.Kazandıkları paralarla doğru yatırımlar yaparlar.Şampiyonluk tüm Bursa şehirine ve Bursaspor'lulara kutlu olsun!

17 Mayıs 2010 Pazartesi

Şampiyonlar Haftası


Bu hafta şampiyonlar belli oldu Avrupa'nın kalburüstü liglerdinde.
İtalya'da İnter son yıllardaki en stresli şampiyonluğunu yaşadı. Roma az kalsın İnter hegamonyasına son veriyordu ama gerek kupa, gerekse lig maçlarında yaptıkları aykırılıklar diğer tüm takımların ve taraftarlarının sempatilerinin İnter tarafına çevrilmesine sebep oldu. İnter, İtalya ligini domine etmeye devam ediyor.
İspanya'da ise Barcelona iki yıl üstüste şampiyon olduysa da bu yıl ecel terleri döktü. Real Madrid, Barnebau'da kaybettiği 3 puanın değerini daha iyi anlamıştır sanırım. Pelegrini için zor günler başladı. Mourinho'nunda açıkça Real'i çalıştırmak istediğini söyledi. Dünya kupasından sonra açıklayacak kararını.



İngiltere'de Chelsea, Manchester United'in üstünlüğüne son verirken Mourinho gittikten sonraki ilk şampiyonluğunu kazandı. Hemde son haftalardaki bol gollü galibiyetler sayesinde gol rekoru kırarak.



Ülkemizde ise Bursaspor, 5. şampiyon olarak tarihe geçti. Ertuğrul Sağlam ve öğrencileri büyük iş başardı. Adeta, son 2 yıl Sivasspor'un yapamadığını görüp "Bu iş, böyle yapılır." dedi.



Buraya kadar bahsettiğim şampiyonluk mücadelelerinde ortak bir yön var. İngiltere, İspanya, İtalya ve Türkiye'deki şampiyonluk mücadelerinde 1. ve 2. sıradaki takım arasında 1 puan vardı. Bizim ligimiz hariç, önde olanlar ipi göğüsledi.



Önümüzdeki yıllarda da böyle mücadeleler görürüz umarım.

16 Mayıs 2010 Pazar

Bugün Bitiyor

Eveeeet, sonunda geldik 34. haftaya.Bugün 2009-2010 sezonunun şampiyonu belli olacak.Gönül tabi ki Bursaspor'dan yana.Umarım bugün birşeyler olur ve Trabzonspor Fenerbahçe'ye çelme takar, Bursaspor'da Beşiktaş engelini aşar ve şampiyon olur.Gönül isterdi ki, bugün biz şampiyonluk hesapları yapalım.Saat 21.45'i işaret edelim herkese.Ne yazık ki olmadı, olamadı.Sezon başında çok umutlu olmamıza rağmen, yönetim kurulumuzun, teknik ekibimizin, futbolcularımızın çok kaliteli olmasına rağmen, hem sezon başında hem de devre arasında transfer şampiyonu olmamıza rağmen 2009-2010 sezonu Turkcell Süper Lig şampiyonu olamadık.Yönetim-Futbolcu-Taraftar olarak bu şampiyonluğu hak etmedik.Umarım geçen sezon yaşananlardan ve bu sezon yaşananlardan, hayal kırıklıklarından gerekli kişiler gereken dersleri almışlardır.Bu derslerin ışığında yeni sezonda 3 kulvarda da en iyisi biz oluruz inşallah.

Ligimizin sonuna geldiğimiz gibi 2009-2010 eğitim-öğretim sezonunun da sonuna yaklaşmış bulunuyoruz.Haziran başında İngilizce finalim yani sertifika sınavım olacak.Bu sınavları başarıyla atlattıktan sonra Galatasaray teknik ekibinin ve futbolcularının 2009-2010 sezonu performansları hakkında yazı dizisi hazırlayacağım.Ayrıca Galatasaray'daki ve diğer 17 takımdaki transfer gelişmelerini yazacağım.

2010 Şubat'ında başladığım blog yazarlığında yurtta kalmam nedeniyle, kişisel bir bilgisayarımın olmaması nedeniyle, ödevler/sınavlar nedeniyle, Galatasaray'ın tam bir hayal kırıklığı yaşatması nedeniyle yeterince başarılı olmadığımı düşünüyorum.Umuyorum ki, Haziran başıyla okulumun bitip, evime gittiğimde sizlere daha faydalı olacağım.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Dspor'dan Tarafsız Yayıncılık(!)



TBBL ve TBBL Türkiye Kupası, yayın hakları Doğan TV'ye ait ve bu maçlar Dspor isimli kanaldan yayınlanıyor şifresiz olarak.

TBBL Galatasaray-Fenerbahçe final serisi bugün başladı. Benim değineceğim konu takımların mücadelesi değil, bu mücadelenin saha dışına aktarımıyla ilgili.

Yayın haklarını alan kuruluş, kurallar gereği her takıma eşit mesafededir ve ona göre yayın yapar. Doğan Tv ve Dspor bu kuralı açıkça ihlâl ediyor. Sezon boyunca yayınlaması gereken maçları yayınlamadığı gibi bazı maçlarda da açıkça taraf olduğunu belli ediyor. Örneklendirirsek, Caferağa'daki maçlarda yayını FBTV üzerinden veriyor; FBTV'nin, Dspor üzerinden vermesi gerekirken. Sahadaki kargaşalar, küfürler ekrana yansıtılmıyor. Molalarda kameralar sürekli ev sahibi takımın benchinde.

Spiker ve yorumcu ise tabiri câizse Allah'a emanet. Sanki düşman ülkenin takımıyla maç oynanıyor. Sürekli "fenerbahçe şöyle oynamalı, bunu yapmadan takım olmaz, onların önüne geçmeli, pota altını bir an önce kapatmalılar, işte bu varyasyonları daha fazla kullanmalı ki sayı yapsın." vb. Galatasaray'ın oyun sistemiyle ilgili herhangi bir yorum yapılırken, "onlar" diye tabir ediliyor, seyircilerin taşkınlıkları tezahürat gibi gösteriliyor. Fenerbahçe oyuncuları şut kullanırken kullandıkları ses tonu "Allah'ım n'olur girsin." diye yalvarırcasına adeta.

Henüz ilk maçtan böyle başladıysa, Galatasaray'ın işi zor demektir. Dünya'dan tecrit edilmiş bir barakada ve bir takım gürûh önünde, aynı tarafa mensup yayın organlarıyla ve taraflı yönetim sergileyen federasyonun ayak oyunlarıyla aynı anda başa çıkmak zorunda. 4 bir taraftan kapana kısılmış durumdalar sözün özü.

Çıkmadık candan umut kesilmez derler, haydi hayırlısı....

Neron'un Hakkı Neron'a...


İtalya Kupası'nın son sahibinin resmiyle başladık ama asıl konu ev sahibi takım Roma olacak maalesef.


Roma-İnter arasındaki İtalya Kupası finali, Roma'nın stadı olan "Olimpiyat Stadı"nda oynandı. Bir kupa finalini tarafsız sahada oynatmak yerine finaldeki takımlardan birinin sahasında oynatmak gibi bir karar verdi İtalya Futbol Federasyonu ve olaylara çanak tuttu. (Dengesiz kararlar bizim federasyona mahsus değilmiş demek ki.) Karınca sürüsü gibi Roma taraftarının arasında bir avuç İnter taraftarıyla final maçı başladı.


Daha ilk dakikalardan Roma'lı oyuncuların "oynatmamaya" geldiği belliydi. 5. dk. Sneijder'i sakatladılar, hakem bir kart çıkarsa maçın 11'e 11 bitmeyeceği aşikârdı. Tek pasla gol pozisyonuna giren Milito'nun 4 Roma defansına rağmen attığı gol görülmeye değerdi.


Ayrı bir paragrafta Totti'ye açmak lazım. Gerçi bu adam hiç kendinden bahsedilecek tipte biri değil ama yazmadan geçmek olmayaca. 2 hafta önce Lazio taraftarlarına yaptığı el hareketiyle ortalığı ayağa kaldıran bu adam, ikinci yarı oyuna girdiği dünkü maçta Balotelli'ye öyle bir tekme çıkardı ki arkadan, gören namus davasında düşmanını linç eden biri görünümündeydi. Surat ifadesi bile anlatıyordu her şeyi. Bu adamın ve benzerlerinin cezası en az 6 ay olmalı ve yüklü bir tazminat ödemeliler ki, böyle karaktersizce davranışlara girmesinler. Benzer bir durumdan R.Madrid'li Pepe 9 maç ceza almıştı. Maç sonunda Muntari'ye yapılan hareketlerde aynı şekilde ama kartsız kurtuldular. Adamı yere indirdikten sonra başına atılan tekmeleri önemseyen birileri çıkacak mı göreceğiz. Bakalım İtalya F. Federasyonu çanak tuttuğu olaylara ne cezalar verecek.


Roma'lılar hep böyle çirkef istedikleri sonuçlar çıkmayınca. Roma-Galatasaray arasında oynanan şampiyonlar ligi maçında çıkardıkları olaylar da halâ akıllarda. İşin garibi her türlü rezilliği yapmalarına adam gibi bir yaptırıma maruz kalmıyorlar.


İş rahmetli Neron'a kalıyor. Adam biliyormuş olacakları ki, önlemini bir şekilde almış. Toprağın bol olsun yüce insan (!)....


3 Mayıs 2010 Pazartesi

Gel Bizi Yen.

Hafta sonunda çok ilginç bir maç oynandı İtalya'da Lazio ve İnter arasında.
Bir önceki hafta ezeli derbide Roma, Lazio'yu yenmiş, maçtan sonra kaptan Totti Lazio tribünlerine dönüp "Lazio kümeye" anlamında el hareketleri yapmıştı. Maçın sonucu olmasa da Totti başta olmak üzere Roma'lı futbolcuların bu aşağılayacı hareketleri çok dokunmuş Lazio taraftarlarına doğal olarak.
Roma geçen hafta kaybedince liderliği, Lazio'lular İnter'in şampiyon olması için büyük bir mücadeleye giriştiler. Dünkü Lazio-İnter maçı başlayana kadar bir hafta boyunca Lazio'lu taraftarlar, antremanlarda, sokakta, aklınıza gelen her yerde takımlarının İnter'e yenilmesi için inanılmaz bir baskı kurdular.
Bu o kadar ayyuka çıktı ki Lazio teknik ekibinden "Biz galibiyet için elimizden geleni yapacağız." yönünden bir açıklama geldi.
Lazio-İnter maçı başlar başlamaz İnter lehine inanılmaz bir tezahürat başladı Lazio tribünlerinden. İnter kalesine şu çeken kendi oyuncularını ıslıklarla protesto ettiler. İnter, belki de tarihindeki en rahat ve en fazla destek gördüğü deplasman maçını oynadı. İnter'in 2-0 galibiyetini ilan eden bitiş düdüğü çalar çalmaz müthiş bir alkış yükseldi tribünlerden. Kendi takımlarını yenen İnter'i ayakta alkışladılar. Tam anlamıyla "Düşmanımın düşmanı, dostumdur." durumuna döndü her şey.
Henüz lig bitmedi ama Totti ve Roma, o hareketlerle bir çok şey kaybetti şampiyonluk daha dahil. Gidişat onu gösteriyor...