28 Aralık 2010 Salı

Dev Maça Küfürbaz Hakem.




G.Saray-F.Bahçe arasında yarın A.İpekçi'de oynanacak ve zirveyi etkileyecek basketbol maçına hakem Kennerman'ın atanması 'Yanlış bir tercih' olarak değerlendirildi. Kennerman G.Saraylı bir taraftara ettiği küfürle gündeme gelmişti

Abdi İpekçi'de yarın saat 20:00'de oynanacak basketbol derbisi hem Fenerbahçe hem de Galatasaray açısından büyük önem taşıyor. Ligde birinci sırada bulunan Fenerbahçe ile takipçisi Galatasaray'ın kapışacağı maçın sonucunda ya Kanarya liderliğini pekiştirecek ya da mağlup olup zirveyi ezeli rakibine devretmek durumunda kalacak. U17 maçında çıkan olaylar nedeniyle iki camianın gerginliği de bu maçın önemini artırıyor.

Basketbol Federasyonu hakem kurulunun derbiye hakem Engin Kennerman'ı ataması, gerginliği daha da büyüttü. G.Saraylılar'ın iddiasına göre Engin Kennerman, Banvit maçında kendisine tepki gösteren bir taraftarı tribünden attırmış daha sonra da yanına getirterek gözlemci ve taraftarların yanında, 'Şerefsizin evladı da sensin, i...enin evladı da sensin' sözleriyle azarlamıştı. Olay gözlemcilerin raporlarında yer almadığı için Kennerman'a her hangi bir ceza da verilmemişti.

Daha önce G.Saraylı taraftarlarla böyle bir gerginlik yaşayan Engin Kennerman'ın, derbiye atanmasına Galatasaray tarafından büyük tepki var. Sarı-Kırmızılılar, bu hakemle maç kazanmalarının mümkün olmayacağını öne sürüyorlar. Aynı şekilde Fenerbahçeliler de Engin Kennerman'ın geçmişte yaşananların etkisinde kalıp, Galatasaray'a şirin görünmeye çalışacağını savunuyor. Yani Kennerman nasıl düdük çalarsa çalsın yarınki karşılaşmada işi hayli zor olacak.

Abdi İpekçi'deki maçta Galatasaray ev sahibi olduğu için Fenerbahçeliler salona alınmıyor. Ancak Sarı-Lacivertliler bu önemli maçtan önce topluca Abdi İpekçi'nin önüne gidip, takımlarına dışardan destek verme planları yapıyor.

25 Aralık 2010 Cumartesi

Geldi, Bozdu, Kovuldu...





Rafael Benítez Maudes ya da bilinen adıyla Rafa Benitez.

Valencia'nın başındayken her nasıl yaptıysa müthiş başarılar elde etti. 3 yılda 2 La Liga 1 Uefa kupasını kazandı. Bu başarılardan sonra Liverpool'un başına geçti ve ilk sezonunda Şampiyonlar Ligi'ni kazandı.

Sonra Liverpool giderek dibe inmeye başlayınca Mourinho'dan boşalan İnter koltuğuna geçti. Hiç bir iş yapamayacağından emindim tahminlerim boşa çıkmadı.

Mourinho'dan 3 kulvarda şampiyon olmuş bir takım devraldı şimdi ilk yarı sonunda 7. sıraya kadar indirdi İnter'i. Yönetim daha fazla dayanamadı verdi çantasını eline.

Çok ilginç bir takıntısı var adamın. Liverpool'dayken 81 maç aynı kadroyu sahaya sürmeme gibi bir rekora imza attı. Artık eline aldığında karıştıracak takım zor bulur bu kadar büyük olarak.

Bu arada İnter Benitez'in yerine, geçen sezon Milan'ı çalıştıran Leonardo'yu getirdi 2012 Haziran'ına kadar. Taraftarlar bu isimden de hiç memnun değil. Bakalım ilerleyen günler neler gösterecek.

Özay Gönlüm'ün Haklı Olduğu Bir Kez Daha Anlaşıldı.


Pınar Karşıyaka Takımı'nın EuroChallenge Kupası G Grubu Maçı'nda Kıbrıs rum kesiminde oynadığı Apoel maçında çıkan olayları biliyorsunuz az-çok.

Adamlar günler öncesinde hazırlanmışlar, 5-10 devlet birlikte gelseler zor başadecekleri Türk'lerin bir avuç temsilcisi geldi ya, hemen efelenip intikam alma peşindeler. Neyin intikamını kimden alıyorsunuz?

Tam bizimkiler bir adım atıyor, iyi niyet göstergesi yapıyor anında cibilliyetlerini ortaya koyup bir karaktersizlik yapıyorlar. Bir türlü sakin, efendi kalmayı beceremiyorlar.

Rahmetli Özay Gönlüm, bu konuyla ilgili dörtlük söylemişti bir yerde, yerden göğe kadar hakkı var adamın:
"Yunan dediğin,
Durur durur kudurur.
Attın mı tokadı?
...... üstüne oturur."

23 Aralık 2010 Perşembe

Beşiktaş'tan Bir Bomba Transfer Daha...



Valencia’dan Manuel Fernandes, Atletico Madrid’den Simao Sabrosa’yı renklerine katan siyah-beyazlılar, son olarak Werder Bremenli Hugo Almeida ile 3.5 yıllık sözleşme imzaladı.

Beşiktaş Werder Bremen’e 2.3 milyon avro'luk bonservis bedeli ödeyecek.

Kaynak: NTVspor

Simao, Beşiktaş'ta...



Beşiktaş, sezon başında uygulamaya geçirdiği yıldız transferi politikasına tam gaz devam ediyor.
Beşiktaş, son olarak Atletico Madrid'den transfer ettiği Simao Sabrosa'yı borsaya bildirdi. Portekizli yıldız için ödenecek bonservis ise kulak uçuklatacak (!) cinsten. Tam 900 bin euro.

Beşiktaş'tan borsaya gönderilen açıklamada: "''Atletico Madrid oyuncusu Simao Pedro Fonseca Sabrosa'nın
transferi konusunda, kendisi ve kulübü ile anlaşılarak, oyuncu ile 2,5 yıllık sözleşme imzalanmıştır. Futbolcuya sözleşme bedeli olarak 2010-2011 yarım sezonu için 2.2 milyon euro, 2011-2012 sezonu için 2.5 milyon euro ve 2012-2013 sezonu için ise 2,5 milyon euro ücret ödenecek olup, kulübü Atletico Madrid'e ise 900 bin aeuro sözleşme fesih bedeli ödenecektir'' ifadelerine yer verildi.

Simao, Ocak'ta İstanbul'da olacak.

Real Madrid Abarttı. 8-0


Kral Kupası maçı için Santiago Bernabeu Stadı’nda Real Madrid Levante ile karşı karşıya geldi. Maçın başından sonuna kadar rakibinin üzerine kabus gibi çöken Real Madrid sahadan 8-0 gibi farklı bir skorla ayrıldı.

Real Madrid Levante karşısında gol perdesini Fransız golcü Benzema ile açtı. Benzema’nın 6. dakikada attığı golle Real Madrid Levante karşısında 8-0′ın açılışını yaparken 3 dakika sonra Türk asıllı Alman futbolcu Mesut Özil skoru 2-0′a taşıdı ve daha maçın başında Madrid’i rahatlattı.

9. dakikada 2 gol atarak rahatlayan Real Madrid baskısını sürdürdü. 32. dakikada bir kez daha golle buluşan Benzema farkı 3′e çıkarırken Real Madrid Levante maçının ilk yarısının son dakikasında Ronaldo skoru 4-0 yaptı.

İkinci yarıda da gollerini sürdüren Real Madrid 69. dakikada Benzema, 72. ve 74. dakikalarda Ronaldo ve 84. dakikada Pedro Leon’un attığı gollerle maçı 8-0 kazandı.

Fenerbahçe'nin Dünyaca Ünlü Yıldızında Doping Çıktı.



Avrupa’da yoluna yenilgisiz devam eden ve Türkiye Ligi’nde de lider durumda olan Fenerbahçe Bayan Basketbol Takımı’nda Taurasi şoku yaşanıyor.

Sarı-lacivertli ekibin FIBA Euroleague’deki Euroleasing ve ligdeki Burhaniye Belediyesi maçlarında oynamayan ve sakat olduğu açıklanan yıldız oyuncunun, idrar testinde yasaklı madde tespit edildiği için kadroda yer almadığı belirtildi.

Ligde oynanan İstanbul Üniversitesi karşılaşmasının ardından kura sonucu doping testine giren ve idrarında yasaklı maddelerden bir tanesine rastlanan yıldız oyuncunun, ikinci numunesinin açılmasını beklediği ve bu süreç içinde kadroda yer almadığı ifade edilirken, bu maddenin nasıl alındığı konusunda da araştırmalar yapıldığı vurgulandı.

Hem performans, hem de kişilik olarak kimse Taurasi’nin bilerek doping yapacağına inanmadığı için tüm olasılıkların masaya yatırıldığı, ikinci numunenin de pozitif çıkması durumunda soruşturmanın genişletileceği de aktarıldı.

Taurasi’nin All Star oylama listesinde yer almaması da akılları karıştırmış, soru işaretleri oluşturmuştu. Bakalım ikinci örnek nasıl çıkacak. (Olumsuz bir durumda en az 6 ay parkelerden uzak kalacak.)

Taurasi, Euroleague’de 24.6 sayı, 5.4 ribaunt, 4.7 asist ortalamaları tuttururken, Türkiye Ligi’nde de 14.5 sayı, 5.1 ribaunt ve 4.1 asist ortalamalarıyla oynuyordu.

22 Aralık 2010 Çarşamba

Bu Ayıp Fenerbahçe'ye Yakışmadı.



FB. Acıbadem takımının hem kulüp tarihindeki hem de Türk Voleybol Tarihi'ndeki en büyük başarıya imza atarak dünya şampiyonu olduğunu biliyorsunuz. (Biz de yazmıştık: http://sportifkeyif.blogspot.com/2010/12/fb-acbadem-dunya-sampiyonu.html )

Şampiyon kızlar bu gün yurda döndü. Kızları karşılamaya aileleri, büyük bir basın ordusu ve taraftar gitmiş büyük bir kutlamanın hazırlıkları yapılmıştı. Uçaktan inip kızlar bekleme salonunun kapısında görününce heyecan doruğa çıktı bekleyenlerde ama bir gariplik vardı şampiyonların yüzlerinde. Şampiyonluğun verdiği gurur ve mutluluk okunuyordu ama mutsuz olduklarına dair izler de yansıyordu kameralara.

Fenerbahçe Yönetimi, tarihte (belki bir daha kimseye nasip olmayacak) bir ilki yaşayan ve yaşatan şampiyon kızlarına "Konuşma Yasağı" koymuştu. Kime mikrofon uzatılsa gözlerinden mutluluğunu dünyaya haykırmak isteyen bayanların dudaklarından "Konuşamıyoruz." diye bir cümle çıkıyordu. Hatta yasağı öyle bir abartmışlar ki, ailelerine sarılmalarına bile izin vermediler. Nihan Ataman, çocuklarına ve annesine sarılırken koluna giren bir el yola çekmek istedi ama anne yüreği yasak dinlemedi, Nihan: "Abi, n'apıyorsun? Ailem benim onlar." diye çıkıştı görevliye.

Basın toplantısında bu durum sorulduğunda kimse cevap vermedi soruyu geçiştirdiler.

Dünya Şampiyonu bir takıma konuşma yasağı, ailelerle kucaklaşma yasağı koymak gibi bir mantık hangi sivri zekâlının aklına geldi acaba?

Kanarya bilirsiniz, güzel hayvandır. Mutluluğunu şakıya şakıya haykırır ama kanaryayı susturdular kendini bilmezler.

Sözün kısa bu ayıp sana yeter Fenerbahçe, şimdilik....

FB. Acıbadem Dünya Şampiyonu.


Acıbadem'le sponsorluk anlaşması imzaladıktan sonra kulüp üzerinden ağırlığı kalkan ve tamamen kendine ait bir bütçeyle voleybolda büyük bir atılıma giren F.Bahçe ektiği ürünün meyvelerini almaya başladı.

Kadrosunda Skoworonska, Fofao, Sokolova, Osmokrovic ve Naz gibi dünyaca ünlü voleybolcuları barındıran FB Acıbadem Bayan Voleybol Takımı, Katar'ın başkenti Doha'da düzenlenen Dünya Kulüplerarası Voleybol Şampiyonası Finali'nde Brezilya ekibi Sollys Osasco takımını 3-0 yenerek Dünya Şampiyonu oldu.

FB Acıbadem oyuncularını ve teknik ekibini tebrik eder, ülkemize yaşatııkları bu ilk için şükranlarımızı sunarız.

17 Aralık 2010 Cuma

3 Büyüklerin Yapamadığını 4. Büyük Saymadığımız Yaptı.












Gördüğünüz resimler, ilk yarıyı lider bitirmeyi garantileyen Trabzonspor'un Atatürk Olimpiyat Stadı'nda geçen hafta yaptığı İstanbul BB ve ondan önce çeşitli takımlarla oynadığı maçlardan bir derleme.

Dikkatinizi çekmiştir hemen. 80.000 kişilik stadın 4/3'ü dolu. Geçen haftaki İstanbul BB maçındaki taraftar sayısı 61.000 olarak açıklandı. Olimpiyat Stadı'ndaki (aynı zamanda Türkiye genelindeki) taraftar rekoru 2003-2004 sezonunda Galatasaray-Fenerbahçe arasında oynanan ve 2-2 biten bir derbiye ait 71.000 kişiyle.

Bir derbideki seyirci oranına bir de Trabzonspor'un "derbi maçlara ya da avrupa maçlarına nazaran" daha sıradan bir takımla yaptığı maçta ortaya çıkan 61.000 rakamına bakarsak Trabzonsor'un taraftar potansiyelini daha net görebiliriz.

Aynı stadda, Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş bile maç yaptı ama böyle bir taraftar görülmedi.
Mikrofon uzatılır uzatılmaz "en büyük taraftar kitlesi bizde" açıklaması yapan diğer Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş yöneticileri ve taraftarları artık bu gerçeği görmeliler.

Üst resimdeki taraftarın açtığı pankart sanırım aşağıdaki şekilde doğrulandı.



Tabii bir de böyle bir durum var, o da ayrı bir yazı konusu...





11 Aralık 2010 Cumartesi

Ali Sami Yen Ağlıyor!





Ali Sami Yen ağlıyor...

Başarılarla dolu bir tarihi geride bıraktığı için. Ali Sami Yen ağlıyor bir daha yeni destanlara, zaferlere tanık olamayacağı için. Ali Sami Yen ağlıyor babasının elinden sıkı sıkı yapışmış, gönül verdiği takımının ilk maçına gelen çocuğunun heyecanını bir daha göremeyeceği için. Ali Sami Yen ağlıyor sevgililerin, arkadaşların, bir birini ilk kez tribünde görmüş insanların sevinçle kucaklaşmasına bir daha tanık olamayacağı için.

Ali Sami Yen ağlıyor.

Yıllarca şampiyonluk yüzü görmediği halde çirkefliğe başvurmayan örnek taraftarların, takımın bu halini asırlık stada zarar verer vererek protesto eden taraftarlara, şahıslarla hesap sormak yerine Galatasaray'a hesap soran bireyler haline geldiklerini gördüğü için.

"Hedefimiz, bir renge ve isme mâlik olmak, Türk olmayan takımları yenmek." düsturuyla kurduğu takımın, dünya devlerini deviren bir kahramandan Türk olmayanların son sınıf takımlarına elenen bir hilkât garibesi haline geldiği için ağlıyor Ali Sami Yen.

Ali Sami Yen ağlıyor, takımının ayakkabı bulamayıp yalın ayak maçlara çıkan, canını dişine takıp çırpınan eski aslanlardan, ayakkabı fabrikası kuracak kadar varlıklı olup sahada ruhsuz ruhsuz dolaşan çakallarla dolduğunu gördüğü için.

Ali Sami Yen ağlıyor.

Sevinçten...
Böylesine düşmüş, aciz, ruhsuz futbolcuları bir daha görmeyeceği için.

10 Aralık 2010 Cuma

2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul...





Geçtiğimiz günlerde Avrupa Spor Başkentleri Birliği tarafından 2012 yılının "Avrupa Spor Başkenti" seçildi.

2001 yılından beri seçilmeye başlandı Avrupa Spor Başkenti. Getirisi ne peki? Reklam'dan fazla bir getirisi yok aslında. Reklam da masrafın daniskası olduğundan gene bir getiri yok ama reklam gider değil gelir masrafıdır deyip işin içinden çıkabiliriz.

Aslında kullanılabilse çok güzel bir tanıtım imkânı hem İstanbul, hem Türkiye için. Ancak bu güne kadar kimsenin doğru dürüst Avrupa Spor Başkenti'nden haberi olmadığını düşünürsek, tanıtım ve turizm konusunda daha bilinçli ülkelerin bile adını duymadıysak, (Örn: 2001 yılından beri seçilen hangi başkentin adını duyduk ya da İstanbul seçilmese hangimizin bu organizasyondan haberi olacaktı?)biz ne kadar tanıtım yapabiliriz acaba?

Şimdi biz n'aparız? 2011'de Valencia'dan bayrağı devralırken büyük bir tören yaparız tarafsız (!) spor kanalımız NTVspor canlı yayınlar, organizasyonun başlangıç tarihinde konferans yaparız, bir kaç yerde birden konser veririz, boğazda ışık oyunları yaparız, sağa-sola envai çeşit dillerde "2012 Avrupa Spor Başkenti İstanbul" yazarız. Bir yerde bir kamera görsek hemen: "2012 Avrupa Spor Başkenti'ne bunlar hiç yakışmıyor!" içerikli cümleler kurarız, Yıl biter bayrağı Brüksel'e devrederiz.

2010 Avrupa Kültür Başkenti olduk da ne oldu? Bu yazdıklarımızdan farklı bir durum gerçekleşti mi? Keşke tek tük alabildiğimiz bu tür büyük organizasyonları değerlendirebilsek de bir işe yarasa onca emek, masraf ama nerde? Biz ancak kendi kendimize gelin güvey olmaya devam ederiz işte böyle.

6 Aralık 2010 Pazartesi

Dortmund Mucize Mi, Düşünce Ürünü Mü?




Borussia Dortmund, şu sıralar Almanya Ligi'ini kasıp kavuruyor. Bu hafta itibariyle en yakın takipçisiyle aradaki puan farkını 10'a çıkarttı.

Peki bu takım nasıl bu hale geldi? Geçen yıl orta sıralarda iyi bir yer kapabilmek, Avrupa Ligi bileti alabilmek için didinen bir takımdı.

Son şampiyonluklarını yaklaşık 15 yıl önce kazandılar. Sammer'li, Chapuisat'lı, Riedle'li, Patrik Berger'li, Ricken'li, Möller'li kadrosuyla o yıl hem Almanya'da hem de şampiyonlar liginde mutlu sona ulaşmışlardı. Haliyle başarılı takımın oyuncularına teklifler yağdı. Yönetim de hazır para akışını bulmuşken kimilerine izin verdi, kimilerine yol verdi velhâsıl takım dağıldı.

O günden sonra orta sınıf bir takım oldu çıktı B.Dortmund. Giderek daha kötü bir hale geldiler. Küme düşmemeye oynamaya başladılar. Ekonomi dibe vurdu, gelen bütün tepkilere rağmen stada isim sponsoru alarak düzlüğe çıkmaya çalıştılar. Takımı kurtarması için yıldız isimler de alındı ara sıra, baktı ki sonuç alınmıyor. Yeni baştan bir takım kurdular kaybedecekleri yılları ve fazlasını düşünerek.

Önce gider miktarını arttıran yıldızlar ve başarıya doymuş isimlerle yollar ayrıldı. Yaşını başını almış isimlerden bir kaç tane takımda ağabeylik yapacak isim bırakılıp tüm takım gençleştirildi. Yaş ortalaması 22'ye kadar düştü. Yeni bir düzen ve o düzene uyacak yeni bir teknik adamla anlaştılar. 200-300 bin Euro'luk transferler yaptılar, yetenekli gençlerle sıfırdan bir takım oluşturdular.


İşte bu kötü günlerde en büyük destekçileri taraftarları oldu. Avrupa'nın en yüksek seyirci ortalamasına sahip olan takım Borussia Dortmund. Ortalama 75.000 kişiye oynuyorlar her maç. Doğru okudunuz, her maç. Bizdeki gibi derbilerde falan değil. Ayrıca bu 75.000 kişinin 50.000'i kombineli. 50.000 kombine sınırlandırılmış hali. Yönetim taraftarlardan daha fazla kombine talebi gelmesine rağmen 50.000 olarak sınırladı kombine sayısını. Diğer taraftarlara da yer açılabilmesi için. Ayrıca, ayakta izlemek isteyenler için de ayrı bir tribün oluşturuldu.

Şu tribünlere bir bakar mısınız?





Taşlar yerine oturdu, sistem takır takır çalışmaya başladı artık. Yılların emeği günümüze kadar gelip semeresini vermeye başladı. 15-20 Milyon Euro'luk bir takım 150-200 Milyon'luk bir takım haline geldi. Şuan takır takır oynuyorlar. Açamadıkları savunma olmadı daha. Hocalarıyla sözleşme uzatma görüşmelerine başladılar şimdiden. İşte sistemli bir çalışmanın ürünü.

Bakıp imrenmek yerine, bakıp örnek almalı. Tabii, alabilecek kadar tevazu olursak...

1 Aralık 2010 Çarşamba

Elano'da Gitti...



Galatasaray'ın büyük umutlarla M.City'den transfer ettiği Elano Blumer eski takımı Santos'a transfer oldu. Yapılan açıklamaya göre, Elano'nun eski takımı Santos’la 2.9 milyon Euro karşılığında anlaşma sağlandı. Sarı-Kırmızılı kulüp dün gece transferi resmi sitesinden duyururken, anlaşma şartlarıyla ilgili bilgi verildi. Buna göre Santos, Elano’yu 31 Aralık 2012’ye kadar 2.9 milyon Euro’dan daha yüksek bir bedelle satarsa, gelirin yüzde 50’sini Aslan’a ödeyecek.

Ayrıca Elano’nun, bu sezon için hak ettiği ücretle, ileriki sezonlarda alacağı ücretlerin toplamı olan 6.2 milyon Euro’dan vazgeçtiği ifade edildi. Sambacının menacerinin de 200 bin Euro’luk komisyon ücretini almayacağı duyuruldu.

Bu işin mali boyutu, konumuz başka aslında.

Elano, müthiş bir yetenek herkes bunun farkında zaten. 1 yıl boyunca Rijkaard'ın faydalanamadığı (ki nasıl faydalanamadı hâlâ anlamış değilim.) Hagi'nin gelişiyle ilk 11'de yer bulmaya başlayan ama geçenlerde yaptığı açıklamada "Mutluyum ama Ocak'ta gidebilirim." diyen bu isim artık Galatasaray'da değil.

Son yıllarda giden isimlere bakalım. Meira, Keita, Misimovic (şimdilik burda) ve Elano. Bu isimler'den sadece Meira biraz daha arka planda gibi görünüyor ama mevkisinin en iyilerinden bir isimdi bazılarına (Ayhan, M.Sarp, Barış, A.Turan, S.Özkan vb.) gösterilen tölerans gösterilmedi ve "bu yaşta birine bu parayı bir daha veren olmaz." diye satıldı. Keita keza öyle, Avrupa'dan böyle para veren olmaz diye apar topar satıldı. Misimovic, transfer sözleşmesine bakılırsa yarım dönem kiralanmış gibi olacak ve gidecek, Elano'da alacaklarından vazgeçtiği için yönetim tarafından "kârlı" olarak gönderildi.

Şimdi gidecek kim kaldı Insua, Kewell, Baros ve Neil. Insua, Hagi kiralık futbolcu istemediği için gidecek, Geçen yılın sonunda Kewell'ın gitmesi kesin gibi. Zaten yönetim taraftar baskısı sonucunda razı olmuştu 1 yıl daha. Geriye Milan Baros ve Lucas Neil kalıyor. Takımda iş yapan yabancı bu iki isim var zaten.

Şimdiye kadar sabreden ama artık çoktan taşı çatlayan taraftar artık isyanda. Bu iki isim de gönderilirse eğer iş işten, iş de o zaman çıkar.

Sayın Adnan Polat. "Uefa Kriterleri" diye diye takımı ne hale getirdiniz? Diğer takımların yöneticilerinden hiç "Uefa Kriterleri için bunları bunları yaptık." gibi bir açıklama gelmiyor. Yoksa bu Uefa kriterleri sadece Galatasaray için mi geçerli? Ya da Uefa'dan size özel bir bilgi mi geldi "2012'de Uefa Kriterleri yürürlüğe girecek. Sen bizim kankamız olduğun için 3-4 yıl öncesinden -dünya üzerinde o kadar takım varken- sadece size haber veriyorum. Ona göre takımını şimdiden ayarla." diye.

Çok merak ediyorum Sayın Adnan Polat. Sizden başka hiç bir yönetim "Uefa Kriterleri"ni sallamazken ve siz bu kriterler için "güya" bu kadar çalışma yapmışken
2012'den itibaren eski Galatasaray'ı tekrar canlandıramazsanız nasıl açıklama yapmayı düşünüyorsunuz?

"Stad yapıyorduk, tam anlamıyla kriterlere yoğunlaşamadık mı? "

29 Kasım 2010 Pazartesi

Real, "Barça"landı 0-5.





Bütün dünyanın beklediği El Clasico son yılların değişmez sonucuyla bitti. Barcelona gene kazandı 5-0 gibi kimsenin beklemediği bir sonuçla.

Goller, Xavi, Pedro, Villa (2) ve Suarez'den geldi. Böylelikle tarihte bir ilkler geçidi yaşandı. Mourinho, ilk kez bir maçta 5 gol gördü, ilk kez Nou Camp'ta maç kaybetti.

Açıklamalarına bakılırsa kendisi zaten çok şey beklemiyormuş maçtan. Bakalım zaman ilerledikçe o savunma sistemini oturtup 10 kişi kaldığında bile istediğini alacağı günler gelecek mi Mourinho'nun.

Barça'nın oyununa söylenecek bir söz yok. Takır takır oynadılar ama Real çok silik bir takım görüntüsündeydi. Kafaları ne hale geldi de böyle bir oyun çıkardılar çok merak ediyorum.

Maçta gergin anlar da yaşandı. Dışarı çıkan bir topu eline alan Guardiola, topu almak için uzanan Ronaldo'ya vermeyip atınca Ronaldo itti. Pozisyona yakın olan Iniesta ve Ronaldo tartışırken taa fizanda kalede olan Valdes koştu geldi ortalığı iyice kızıştırdı. Yahu kardeşim, kaptan değilsin, yaşlı başlı adam değilsin seni görseler de dinleseler desek. Dur kalende işte, ortalığı iyice germenin ne alemi var? Anlaşılan her takımda böyle çirkef adamlar var. Sadece bizim takımlarda değil.

Diğer ilginç bir nokta da Messi'den geldi. Maçın bir pozisyonunda Carvalho'nun salladığı dirsek Messi'ye isabet etmedi ama Messi 1-2 saniye sonra sanki burnu kırılmış gibi yere atıp kendini, kırvanmaya başladı. Hakem yemedi haliyle bastı sarı kartı.

Geçen derbide ki pozisyon geldi aklıma. Bir hava topu mücadelesine Nobre ve Neil beraber yükseldiler. Devamında Neil yerde kaldı hakem Nobre'ye faul yaptın diye sarı kart gösterirken, Neil "Nobre'nin bir müdahalesinin olmadığını, kendi hatasıyla yere düştüğünü anlatmaya çalışıyordu."

Demek ki, yıldız olmak tek başına yeterli değilmiş, saha dışında efendi olmak değil biraz da saha içinde adam olmak, kişiliğini geliştirmek de gerekliymiş.

27 Kasım 2010 Cumartesi

El Clasico'da Değişiklik Olur Mu?





29 Kasım Pazartesi günü, Barcelona-Real Madrid maçı var. Bilirsiniz, dünyanın gözünün üzerinde olduğu, hemen hemen bütün sporsevelerin takip ettiği bir kaç karşılaşmadan biridir bu maç. (Diğerlerini, B.Juniors-R.Plate, M.United-Chelsea, yurdum vatandaşının derbisi Fenerbahçe-Galatasaray olarak sayabiliriz.)

El Clasico olarak adlandırılan bu maç son yıllarda adı gibi klasik sonuçla biter, hep Barcelona kazanır.

Yalnız bu kez çok farklı bir Real Madrid geliyor Nou Camp'a. Bu kez, hiç olmadıkları kadar kendilerine güvenli ve formda geliyorlar. Rakibinin önünde lider ve durumdalar ve hiç mağlubiyetleri yok deplasmanlar dahil. Aksine, Barcelona puan kayıplarını sadece evinde yaşadı bu sezon.

En büyük güven kaynakları ise tabii ki Mourinho. Chelsea ve İnter'in başındayken Barcelona'ya hiç yenilmemesi, hatta bugüne kadar hiç bir takıma nasip olmamış -ama Barcelona'nın son durağa kadar geldiği- ezeli rakibinin sahasında kupa kazanma şansını 10 kişiyle müthiş bir savunma yaparak tarihe gömmesi ve bu maçın sonunucunda Barça yönetiminin sahayı suya boğup şova izin vermek istememesine rağmen 90 küsur bin kişinin karşısında yaptığı şov Real'li oyuncu ve taraftarlarının en büyük güvencesi.

Guardiola ise, efendiliği bir kenara bırakmış gibi görünüyor. Gazetecilerin Mourinho ile ilgili sorularına "Konuşmaya bile değmez." diye cevap verip - puanları hanesine yazdırdı. Mourinho ise: "Ben Barça yönetiminin yerinde olsam, Guardiola ile 50 yıllık sözleşme imzalarım." gibi rakibini öven açıklamalar yapıyor.

Bakalım yıldız savaşlarından kim galip çıkacak? Maç NTVspor'dan yayınlanacak (ve maalesef Ercan Taner anlatır, Rıdvan Dilmen'de yorumlar büyük ihtimal.)

18 Kasım 2010 Perşembe

Kaldı 68 Gün...



Erzurum'da 27 Ocak-6 Şubat 2011 tarihlerinde düzenlenecek olan 2011 Dünya Üniversiteler Kış Olimpiyatları'na kalan gün sayısı 68.

Bu olimpiyatlar, yaz ve kış olimpiyatlarının bir alt kategorisi sayılıyor. Yani normal olimpiyatlara NBA dersek, üniversite olimpiyatları kolej ligi sayılabilir.
Buralarda yarışan sporcular çok kısa zamanda daha başarılı hale gelebiliyorlar. Çok bilinen bir isimle örnek vereyim: Cappie Pondexter. Aziz Yıldırım tarafından, İzmir'de düzenlenen Üniversiteler arası yaz olimpiyatlarında keşfedildi, avrupanın dikkatini çekmesi sağlandı. Şimdi üst düzey basketbolcular arasında ve Amerika Milli Takımı'nın vazgeçilmezlerinden.

İşte bu büyük organizasyon ülkemizde, Erzurum'da yapılacak ama malesef bir çoğumuzun bundan haberi bile yok. Oyunlar için gerekli olan bütün alt yapı, salonlar, kuleler, parkurlar vs. hepsi oluşturuldu. Artık karla ve sporcularla tanışacakları günü bekliyorlar.




Bu resim oyunlar için yeniden düzenlenen, Uefa ve Fifa standartlarına uygun hale getirilen Cemal Gürsel Stadı'na ait. Oyunların açılış ve kapanış törenleri bu statta yapılacak. Erzurum gibi bir yerde üstü kapalı stat daha hoş olurdu ama bu stadında ısıtma sistemi 29 km. gibi bir uzunluğa sahip, ayrıca tribünlerde sisteme dahil. Sırf oyunlar için böyle imkanlara sahip olacak ülkemiz. İlerleyen dönemlerde de diğer organizasyonlar için elimizde fazladan puan getirecek imkanlarımız olacak.

Tabii bazı aksaklıklar da yok değil. E birde bizim ülkemiz olunca bu çok normal. Ev sahibi olduğumuz için bütün oyunlara direkt katılma hakkımız var doğal olarak ama yeterli kapasitede değiliz bir çok dalda normal olarak.

Elimizde olan sporcular da çok kötü durumda şuan. Nedeni antreman, kamp programları ve okul durumları.

Malum üniversiteler devlet içinde devlet olduklarından, kimseyi pek sallamadıklarından anlayışlı davranmıyorlar. Kampa katılan öğrenciler, devamsızlıktan dersten kalıyor. Dönem dondurma gibi bir seçenekte -haklı olarak- işlerine gelmiyor. Rapor alsalar, rapor geçerli olmuyor üniversitelerde. İki ucu pis bir değnek bir bakıma. Velhasıl, bu karmaşa içinde beklenen gün gittikçe yaklaşıyor.

Her şeye rağmen, biz gene elimizdeki bütün imkansızlıklara rağmen, beklentilerin çok üzerinde bir başarı sağlayacağımıza eminim. Bize düşen, gereken desteği sağlamak...

14 Kasım 2010 Pazar

Çanak Çömlek Patladı, Şampiyon Vettel.





Formula 1 2010 sezonunun şampiyonu, "F1 tarihinin en genç dünya şampiyonunu" ünvanının da yeni sahibi Sebastian Vettel oldu.

Red Bull pilotu en önde başladığı yarışta finiş çizgisini ilk sırada geçerek Dünya Şampiyonluğunu ilan etti. Fernando Alonso ve Mark Webber hüsran yaşayarak geride kaldılar.

Yarış öncesinde Şampiyonada 3. sırada bulunan Vettel rakiplerinin geride kalması ile büyük bir avantaj yakalayarak tarihin en genç Formula1 Dünya Şampyionu ünvanını eline geçirdi.

Yarış öncesinin favorisi Alonso’nun şampiyonluğunu ilan etmesi için, Vettel kazansa bile dördüncü sırada yer alması yeterli olacaktı. Ama gün Vettel’in günü oldu ve Alonso’nun üçüncü kez şampiyon olarak büyük pilotlar grubuna katılma ümitleri de bir başka sezona kaldı.

Yarış düzeninin erken bozulması nedeniyle Vitali Petrov’un gerisine düşen Alonso, yarışın büyük bir bölümünü Rus çaylağın arkasında geçirmek zorunda kalınca 7. sıranın yukarısına çıkamadı.

Nico Rosberg, Robert Kubica ve Petrov, yarışın ilk böülmünde yaşanan güvenlik aracı periyodunda farklı strtajiler geliştirerek sırasıyla 4, 5 ve 6. sıraların sahibi oldu. Webber de zorlamasına rağmen Alonso’yu geçemedi.

Vettel’i şampiyonluğa götüren olaylar zincirinin ilk önemli halkası Webber’in ilk set lastikleri değiştirmek için erkenden pite girmesi oldu.

Böylece Webber, daha 13’ncü turda Toro Rosso pilotu Jaime Alguersuari’nin ardında 16. sıraya gerilemiş oldu. Ferrari de, Webber’in önünde çıkıp çıkamayacağını görmek için Alonso’yu pite çağırma hazırlığı yaptı.

Webber, bir sonraki round Alonso’dan 0.8 saniye hızlı bir tur yaptı, bunun üzerine Ferrari, İspanyol pilotun Webber’in önünde kalmasını garantilemek için pite çağırdı.

Alonso pite girdi ancak, ilk turdaki güvenlik aracında pite giren Nico Rosberg ve Vitali Petrov’un durumu dikkate alınmadığı için bu strateji başarısız oldu. Alonso her ne kadar Webber’in önünde kalsa da, yarışı lider götüren Vettel’e karşı bu kez en az bir dördüncülük gerekecekti.

Alonso’nun bu safhadan sonra yapabileceği tek şey önündeki pilotları geçmek veya önündeki pilotların problem yaşamasını beklemekti.

Bu arada Alonso, Petrov’un arkasına takılırken, Rosberg farkı açmaya başladı, Kubica da uzun ilk sektörün ardından sıralamada yukarı yükseldi. Renault yarışa sert lastiklerle başladığı için ilk stopunu daha geç yaptı.

Kubica, Vettel ve Hamilton’ın pit stopa girmesiyle kısa süreli olarak yarışın liderliğini elinde bulundurdu. Alonso’nun pozisyonunu geliştirememesi üzerine Vettel’in şampiyonluğu için en büyük tehdit Hamilton oldu. Yarış öncesi hesaplamalardan çok farklı bir durumda mücadele eden Hamilton buna rağmen önündeki Kubica’dan sıyrılamadı. Kubica 45. turda pite girdi. Vettel ile Hamilton arasındaki fark ise 10 saniye civarındaydı.

Öte yandan Kubica, Alonso ile arasındaki farkı açtığı için pitin ardından Alonso’nun iki sıra önünde 5. olarak pite döndü.

İlk turlarda Alonso’nun 5 saniye önünde olan Button ise üçüncü olarak pozisyonu korudu.

Rosberg dördüncü sırada yer alırken, takım arkadaşı Michael Schumacher, Rubens Barrichello’nun savunmasına cevap verirken içte kaldı. Rosberg de takım arkadaşınınyanından şikana doğru sürdü. O noktada yaşanan sıkışıklık nedeniyle Schumacher çıkışta spin attı.

Yeniden yarışa başlamaya çalışırken, Vitantonio Liuzzi sahneye çıktı. Force India pilotu Schumacher’e vurdu ve pisti bloke etti. Bu da Rosberg ve Petrov’un erkenden pite girmelerine neden oldu.

13 Kasım 2010 Cumartesi

Red Bull'da Hesaplar Karıştı, Vettel Pol'de.



2010 Formula 1 Şampiyonasının Abu Dhabi'de gerçekleştirilen yılın son sıralama turlarına Red Bull pilotu Sebastian Vettel damga vurdu.

Sansın bitimine 4.42 saniye kala piste çıkan ve tek set lastikle seansı tamamlayan Red Bull ekibinden Vettel'in pol pozisyonu alan mücadelesine karşı, şampiyonluk için Alonso'nun önünde olması gereken Weber 5. sırada kalarak bütün hesapları alt-üst etti.

Zira takım bu yarışa kadar, "takım emri" uygulamayacağını söylediyse de dünden itibaren bu görüşün yavaş yavaş değiştiğini gösterdi yapılan açıklamalarda. Takım emrinin tam çalışması için ise Vettel'in ilk sırada Weber'in 2. sırada olması gerekiyordu. -Alonso'ya bir terslik olması ihtimaline karşı- son turlara kadar bu şekilde devam edip sonra yer değiştirme gündemdeydi ama bu ihtimal artık çok zor.

Weber'in önünde tam 4 pilot olacak ki bunlardan 3 tanesi şampiyonluk mücadelesi veriyor. Bu da gösteriyor ki Alonso'nun şampiyon olması için bir aksaklık yaşamadan yarışı başladığı yerde bitirmesi yeterli.

İlk 5 sıra şu şekilde:
1-Vettel
2-Hamilton
3-Alonso
4-Button
5-Weber

Büyük yarış yarın 15.00'te TRTspor'da. (TRT 3'te)

11 Kasım 2010 Perşembe

Pistin Krallığı İçin Çözülmesi Gereken Problem...



Formula bir 2010 sezonunun şampiyonu bu hafta yapılacak olan Abu Dabi GP'sinde belli olacak.

Son düzlüğe 3 pilot başabaş girerken en arkalardan Hamilton sürpriz ata oynayanları sevindirmek niyetinde. Avantaj 8 puan farkla lider olan F.Alonso'da.

Peki kim, nasıl şampiyon olur işte basitçe (!) bir açıklama:

Fernando ALONSO
- Abu Dabi'de 1 veya 2. sırayı alırsa, kimin nerede finiş göreceğine bakmasına gerek olmayacak.
- Eğer Webber kazanırsa, 2. sırayı alması yeterli olacak.
- Eğer Vettel kazanırsa, en azından 3. sırada finiş görmeli
- Eğer Vettel kazanır, Webber 2. sırayı alırsa, Alonso'nun 3. sırayı alması İspanyol'a şampiyonluğu getirecek.
- Alonso'nun 4.lüğü durumunda Vettel'in 2.likte, Webber'in 3.lükte kalması gerekecek.


Mark WEBBER
- İlk beş içerisinde kalamazsa şampiyonluk şansı kalmayacak.
- Yarışı kazanırsa, Alonso'nun 3.lükten öteye geçememesi durumunda şampiyonluğu elde edecek.
- Eğer 2. sırayı alırsa, Alonso'nun 4.lüğü Webber'i şampiyon yapacak.
- Eğer 3. olursa, Vettel'in 2.likte, Alonso'nun 6.lıkta kalması gerekecek.


Sebastian VETTEL
- İlk 2 içerisinde finiş göremezse şampiyon olamayacak.
- Abu Dabi'de kazanırsa, Alonso'nun 4.lükten yukarıya çıkamaması gerekecek.
- Eğer 2. olursa Alonso'nun 8.'likte, Webber 4.'lükte kalmasını bekleyecek.
- Eğer Vettel kazanır, Webber 2.liği alırsa, Alonso'nun 4.lüğü durumunda Vettel ile Alonso'nun puanları 256 olacak. Dördüncülük farkıyla Vettel şampiyonluğa ulaşacak.
- Alonso ile Vettel'in puanlarını eşitleyen ikinci olasılık ise, Vettel'in 2. Alonso'nun 7. olması... Bu koşulda Webber'in 4.lükte kalması durumunda yarış kazanma fazlasıyla Alonso şampiyon olacak...


Lewis HAMİLTON
- Yarışı kazanamadığı taktirde şampiyonluk şansı yok
- Zafer Hamilton'a yetmeyecek, Alonso'nun puan alamaması, Webber'in 5.likte, Vettel'in 3.lükte kalması gerekecek.

7 Kasım 2010 Pazar

Kenan, Pistte Ölen Tomizawa'nın Takımıyla Anlaştı.



Technomag-CIP takımı, Kenan Sofuoğlu'nun 2011 sezonunda kendileriyle Moto2 serisinde yarışacağını duyurdu.

Japon sürücü Shoya Tomizawa'nın kaza sonucu hayatını kaybetmesinin ardından 2010 Moto2 sezonunun son 2 yarışında milli motorsiklet yarışçımıza yarışma fırsatı tanıyan Technomag-CIP, Sofuoğlu'nun gösterdiği performansın ardından 2011 için anlaşma imzaladı.

Daha önce çıkan haberlerde Sofuoğlu'na 2010 şampiyonu Gresini Honda takımından teklif geldiği söylenmişti. Ancak MNC'ye konuşan Sofuoğlu, Gresini Honda'nın teklifini geri çevirerek Technomag-CIP'in teklifini kabul ettiğini söyledi.

Çıkan haberlerde Sofuoğlu'nun Moriwaki motorunu sürmek istediği ve Gresini Honda'dan gelen ve MotoGP'ye geçecek olan Toni Elias'ın yerine geçme teklifini bu yüzden değerlendirdiği belirtilmişti. Ancak son haberlere göre Gresini bazı ekstra taleplerde bulundu ve Technomag takımının kullandığı Suter şasisinin yapımcısı Eskil Suter ile yapılan görüşme Sofuoğlu'nun Technomag'de kalmasında etkili oldu.

Takım ile ilk yarışına geçtiğimiz hafta sonu Portekiz'de çıkan ve tüm dünyanın dikkatini çeken Sofuoğlu, bu hafta sonu Valencia'da 2. yarışına çıkacak ve yarın gerçekleştirilecek olan yarışa 6. sıradan başlayacak.

Sofuoğlu'nun Supersport serisinde 2 şampiyonluğu bulunuyor ve Türk sürücünün MotoGP'de yarışma hayali için gelecek sene Moto2'de yarışacak olması önemli bir adım olacak.

Ayrıca, son bir değişiklik olmazsa Moto2 yarışları önümüzdeki yıl NTVspor ekranlarında olacak.

Vettel Başladığı Gibi Bitirdi, Red Bull Şampiyon.



Yarışa 2. sıradan başlayan Sebastian Vettel, tüm yarışı kontrol altında tutarak damalı bayrağı ilk sırada tamamladı ve şampiyonluk şansını son yarışa taşıdı. Alman sürücü bu sene 4. zaferini kazandı.

Red Bull'un Avustralyalı sürücüsü Mark Webber yarışı 2. sırada tamamlarken Ferrari pilotu Fernando Alonso 3. oldu.

Bu sonuçlar ile Fernando Alonso şampiyonada liderliğini sürdürürken Mark Webber aradaki farkı 8'e düşürdü. Sebastian Vettel ise liderin 15 puan arkasında 3. sırada yer alıyor. Red Bull ise takımlar şampiyonasında puanını 469'a çıkararak ilk takımlar şampiyonluğunu kazanmış oldu.

Mclaren Mercedes sürücüsü Lewis Hamilton yarışı 4. sırada tamamlarken gerilerden başlayan Jenson Button, erken pit stratejisi sayesinde yükselmeyi başardı ve yarışı takım arkadaşının arkasından 5. sırada tamamladı.

Mercedes GP sürücüsü Nico Rosberg 13. sıradan başladığı yarışta iyi yükseliş gösterdi ve 6. sırada yarışı tamamladı. Michael Schumacher de normal bir yarışın ardından damalı bayrağı takım arkadaşının arkasında gören isim oldu.

Yarışa pol pozisyonundan başlayan Nico Hulkenberg beklendiği gibi öndekilerin temposuna ayak uyduramadı ve 8. oldu. Hulkenberg'i Renault'dan Robert Kubica takip ederken günün son puanı Sauber'den Kamui Kobayashi'ye gitti.

Son bölümde Vitantonio Liuzzi'nin kazasının ardından güvenlik aracının piste girmesiyle pist oldukça karıştı. Puan tablosunun hemen dışında kalan isimler Algersuari, Sutil ve Buemi oldular.

Rubens Barrichello'nun kendi evindeki şanssızlığı devam ederken günün talihsiz isimlerinden diğeri yine bir diğer Brezilyalı Felipe Massa oldu. Massa Button gibi pite erken giren isimlerdendi ancak pitte sağ ön lastikte yaşanan sorun nedeniyle Brezilyalı sürücü bir sonraki turda yine pite girmek zorunda kaldı ve yarıştaki iyi sonuç alma şansını kaçırmış oldu.



Pilotlar:
1. Alonso 246
2. Webber 238
3. Vettel 231
4. Hamilton 222
5. Button 199



Takımlar:
1. Red Bull-Renault 469
2. McLaren-Mercedes 421
3. Ferrari 389
4. Mercedes 202
5. Renault 145


Gelecek hafta sonu Abu Dhabi'de gerçekleştirilecek son yarış öncesinde Alonso avantajını sürdürürken şampiyonluk mücadelesi sadece 4 pilot arasında geçecek ancak gerçekçi olmak gerekirse Mclaren pilotu Lewis Hamilton da şansını büyük ölçüde kaybetmiş gibi görünüyor.

6 Kasım 2010 Cumartesi

Brezilya'da Pol Yılın Sürprizine Gitti.




Hulkenberg seansın sonunda attığı iki harika turu ile 2. sırayı alan Vettel'in 1 saniye üstünde en iyi zamanı yapmayı başardı.

Seansın son bölümünün yarısında kuru zemin lastiklerine geçilmeye başlanmasıyla birlikte dereceler hızla gelişmeye başladı. İlk turu atan Kubica pist dışına çıktı ancak geri dönmeyi başardı. Daha sonra Hamilton en hızlı zamanı yaparak liderliğe yükseldi.

Ardından son 1 dakikada liderlik ard arda el değiştirmeye başladı. İlk önce Alonso ardından Hamilton ve Vettel liderliği aldılar. Ancak arkadan gelen Hulkenberg inanılmaz bir tur ile hepsini geçerek ilk sırayı almayı başardı.

1. Hulkenberg Williams-Cosworth 1:14.470
2. Vettel Red Bull-Renault 1:15.519
3. Webber Red Bull-Renault 1:15.637
4. Hamilton McLaren-Mercedes 1:15.747
5. Alonso Ferrari 1:15.989
6. Barrichello Williams-Cosworth 1:16.203
7. Kubica Renault 1:16.552
8. Schumacher Mercedes 1:16.925
9. Massa Ferrari 1:17.101
10. Petrov Renault 1:17.656
11. Button McLaren-Mercedes 1:19.288
12. Kobayashi Sauber-Ferrari 1:19.385
13. Rosberg Mercedes 1:19.486
14. Alguersuari Toro Rosso-Ferrari 1:19.581
15. Buemi Toro Rosso-Ferrari 1:19.847
16. Heidfeld Sauber-Ferrari 1:19.899
17. Liuzzi Force India-Mercedes 1:20.357
18. Sutil Force India-Mercedes 1:20.830
19. Glock Virgin-Cosworth 1:22.130
20. Trulli Lotus-Cosworth 1:22.250
21. Kovalainen Lotus-Cosworth 1:22.378
22. di Grassi Virgin-Cosworth 1:22.810
23. Klien HRT-Cosworth 1:23.083
24. Senna HRT-Cosworth 1:23.796

5 Kasım 2010 Cuma

Iverson'dan İlk Fire...





Beşiktaş'ın dünyada büyük yankı uyandıran transferi Allen Iverson'ın gelişi, yıldız oyuncunun uçağı kaçırması nedeniyle 2 gün ertelendi.

Pasaportunu annesinin evinde unuttuğu için uçağı kaçıran yıldız oyuncunun Pazartesi günü İstanbul'da olması bekleniyor.

Beşiktaş Kulübü Resmi Sitesi'nden yapılan açıklamada; "Amerika Birleşik Devletleri'nin New York kentinde, Başkanımız Yıldırım Demirören'in de katıldığı törenle resmi sözleşmeyi imzalayan ve yarın taraftarımızın önüne çıkması planlanan Allen Iverson, dönüş işlemlerini tamamlayamadığı için Türkiye'ye 2 gün gecikmeli gelecek. Iverson'un Pazartesi günü İstanbul'da olması bekleniyor. Allen Iverson'un basın ve taraftarımız önündeki imza töreni ile ilgili daha sonra açıklama yapılacak" denildi.

Bu arada Iverson'un imza töreni İnönü Stadı'nda değil, Akatlar'da olacak.

4 Kasım 2010 Perşembe

Şampiyona, Şampiyondan Teklif Geldi.


2010 Dünya Supersport Şampiyonu Kenan Sofuoğlu, Portekiz'de 5. olduğu kariyerindeki ilk Moto GP yarışının ardından, Moto2'de sezonu şampiyon tamamlayan İtalyan takımı Honda Gresini Racing Moto2'den teklif aldı.

Moto GP'nin dalı olan Moto2'nin Portekiz'deki Estoril Circuit Pisti'nde hafta sonu gerçekleştirilen yarışını Technomag-CIP takımıyla 5. sırada tamamlayan milli motosikletçi, Avrupa takımlarının gözdesi oldu.

Kenan Sofuoğlu, önde götürdüğü yarışmayı motosikletinde yaşadığı sorun nedeniyle 5. sırada tamamlayabildiğini belirterek, koşunun kendisi açısından “çok iyi” geçtiğini söyledi.

“Benim için süper bir sonuçtu” diyen milli motosikletçi, “Kariyerimdeki ilk Moto GP yarışmasıydı. Bir anlamda antrenman yaptım, ama elde ettiğim beşincilik güzel bir derece” ifadelerini kullandı.

Koşudaki derecesinin kendisine yeni kapılar açtığını dile getiren Sofuoğlu, şöyle konuştu:
“Portekiz yarışı sonrası Moto2'de sezonu dünya şampiyonu olarak tamamlayan İtalyan takımı Honda Gresini Racing Moto2'den teklif aldım. Görüşme yapmak üzere İtalya'ya geldim. Gençlik ve Spor Genel Müdürü Yunus Akgül de İtalya için bana destek verdi. İtalyan takımı beni 1 numaralı pilot olarak istedi. Perşembe günü anlaşma imzalayabiliriz. Eğer Moto2'de yarışmaya katılmasaydım böyle bir teklif alamazdım. Moto2'nin Portekiz yarışı benim Avrupa'daki değerimi artırdı.”

Honda Gresini Racing Moto2'de İtalyanların görev aldığını ve genelde dışarıdan kimseyi kabul etmediklerini anlatan Sofuoğlu, “Eğer Portekiz yarışında yer almasaydım şu an dünyanın 1 numaralı takımıyla görüşme halinde olmazdım. İspanya'daki Valencia yarışmasından önce sözleşme imzalamak istiyorum. Valencia yarışı sonrası şampiyonanın 1 numaralı motosikletiyle test sürüşü yapabilirim” diye konuştu.

Kenan Sofuoğlu, Honda Gresini Racing Moto2'nin Dünya Supersport Şampiyonası'nda HANNspree Ten Kate Honda takımında birlikte mücadele ettikleri İtalyan Michele Pirro'yu da ikinci pilot olarak takıma almak istediğini sözlerine ekledi.

3 Kasım 2010 Çarşamba

White Hart Lane'de Müthiş "Bale" Gösterisi.



UEFA Şampiyonlar Ligi A Grubu mücadelesinde Tottenham, Inter’i 3-1 mağlup ederek grup lideri oldu. Inter’le oynanan ilk maçta 3 gol atan Bale bu maçta da iki asiste imza attı.

White Hart Lane Stadı’nda oynanan karşılaşmaya etkili başlayan taraf Tottenham’dı. 18. Dakikada Luka Modric’in harika pasında topla buluşan Van Der Vaart skoru 1-0’a getirdi. Bu, aynı zamanda ilk yarının da skoru oldu. Bale sol kanatta harika ataklarla takımını sürekli karşı yarı alanda tutmayı başardı.

İkinci yarıda ise adeta Bale fırtınası esti. 62. dakikada sol kanattan gelen Galli futbolcu, Crouch’a al da at dercesine bir pas attı. Crouch da bunu affetmeyince skor 2-0 oldu.

Mücadelenin 80. dakikasında Şampiyonlar Ligi’nin en golcü futbolcusu Samuel Eto’o bireysel çabalarıyla müthiş bir gole imza atarak takımını biraz olsun ümitlendirdi. 2-1.

Ancak 89. dakikada tekrar Gareth Bale sahneye çıktı. Sol kanatta müthiş bir süratle 40 metre topu taşıyan futbolcu, Pavlyuchenko’ya harika bir pas attı. Rus futbolcu da bu pozisyonu affetmeyerek maçın skorunu belirledi. 3-1

Gareth Bale ayrı bir paragraf ayırmazsak futbol tanrılarının laneti üzerimize olur. İlk maçta 3 gol atan bu "sol bek", dün iki asist yaptı. Asist yapmak da bir marifet yok diyebilirsiniz ama adam ilk golde Maicon gibi bir karaboğayı sildi geçti. İkinci golde ise hani "sağından attı solundan geçti" derler ya öyle bir attı ki ileriye topu "kaleci çıksa ondan daha önce varır diye" düşünmedim değil. Arkasından başladı depara. Adam sanki futbolcu değil, rüzgarın çocuğu Usain Bolt'un değişik bir versiyonu. Nasıl bir ciğer vardır, kondisyon vardır, hız vardır hayret.

Yeni bir yıldız çıktı piyasaya. R.Madrid, M.United, M.City gibi yıldız avcılarının iştahını çoktan kabartmıştır eminim. Zaten hızlı bir oyun şekline sahip olan İngiltere'de Gareth Bale gibi süper hızlı bir ismi izlemek gerçekten büyük keyif.

Gareth Bale'nin dünkü eserini görmeyenler için linkteki videoyu izlemeniz yeterli.
http://www.youtube.com/watch?v=u3FMZMd0P4c

2 Kasım 2010 Salı

Shaqeeta'yı Tanıyor Musunuz?





2.14 boyunda, 175 kilo olan NBA efsanesi 'sevimli dev' Shaquille O'Neal, Cadılar Bayramı'nda Beyonce Knowles kılığına girerek Beautiful Nightmare'i seslendirdi. Nba'in en sempatik çocuğundan harika bir gösteri izlemek ister misiniz?

Daha önce katıldığı çeşitli aktivitelerde yaptığı sempatik hareketlerle herkesin bir kez daha beğenisini kazanan bu dev ama bu kez başka bir şekilde karşımıza çıktı.

NBA efsanesi, Boston Celtics'in yıldız ismi Shaquille O'Neal, Cadılar Bayramı'nda tam bir şov yaptı. "Shaqeeta" kılığına giren ve Boston sokaklarında Beyonce'den Beautiful Nightmare'i canlandıran Shaq, kıyafeti ve dansı ve herpsinden önemlisi güzel (!) sesiyle herkesi gülmekten kendinden geçirdi.

Her sene Cadılar Bayramı'nda çeşitli kılıklara giren Shaq, bu sene neler yapacağını gizlemiş ve kısa süre önce twitter'dan yaptığı duyuruda, bu sene bir şey yapmaktan vazgeçtiğini ifade etmişti. Ancak NBA'in şakalarıyla ünlü, sevimli "dev"i, beklentileri bir kez daha boşa çıkartmadı ve tam anlamıyla bir şova imza attı.


Siftah Sizden, Bereketi Uefa'dan.



Uefa Şampiyonlar Ligi C Grubunda 3 maçta 0 puanla dibe demir atan temsilcimiz Bursaspor bugün M.United'i Bursa'da ağırlıyor.

Maça Bursaspor tam kadro olarak hazırlanırken M.United'da Ferdinand, Rooney, Evans, Neville, Giggs, Macheda ve Anderson gibi önemli isimler oynayamayacak.

Bugüne kadar hiç bir puan alamayan Bursaspor haliyle önemli bir gelir beklediği şampiyonlar liginden hiç bir kazanç sağlayamadı. Dileyelim ki, bu akşam hem ilk gollerini atarlar, hem ilk puanlarını alırlar, hem de keselerini doldururlar.

Maç 21.45'te Star TV'de.

Siftah Sizden, Bereketi Uefa'dan.



Uefa Şampiyonlar Ligi C Grubunda 3 maçta 0 puanla dibe demir atan temsilcimiz Bursaspor bugün M.United'i Bursa'da ağırlıyor.

Maça Bursaspor tam kadro olarak hazırlanırken M.United'da Ferdinand, Rooney, Evans, Neville, Giggs, Macheda ve Anderson gibi önemli isimler oynayamayacak.

Bugüne kadar hiç bir puan alamayan Bursaspor haliyle önemli bir gelir beklediği şampiyonlar liginden hiç bir kazanç sağlayamadı. Dileyelim ki, bu akşam hem ilk gollerini atarlar, hem ilk puanlarını alırlar, hem de keselerini doldururlar.

Maç 21.45'te Star TV'de.

31 Ekim 2010 Pazar

Kenan, Moto 2'de İlk Yarışını Bitirdi.





2010 Moto2 serisinde ilk yarışına Portekiz'in Estoril pistinde çıkan Kenan Sofuoğlu, ilk yarışında adeta şov yaptı ancak yarışı 5. sırada tamamlayabildi.

Moto GP'nin bir alt kategorisi Moto2 serisinde yarışacak Kenan Sofuoğlu önümüzdeki sene. Bu yüzden alışma devresini atlatmak için, geçtiğimiz aylarda yarış esnasında hayatını kaybeden Japon pilot Shoya Tomizawa'nın takımında yarışa çıktı.

Yarışa 4. sırada başlayan Kenan, bir ara liderliğe yükselip 10 saniye kadar da fark açtı. Ancak daha sonra Kenan giderek yavaşlamaya başladı ve 7.liğe kadar düştü. Son düzlükte yaptığı atakla 5. oldu. Yapılan açıklamaya göre Kenan'ın yavaşlama sebebi, yarışın başından itibaren debriyaj kolunda sorun yaşaması ve bu nedenle de lastiklerini diğer sürücülere göre çok daha erken bitirmesi olarak açıklandı.

Almış olduğu beşinciliğe rağmen Kenan, 42 sürücünün mücadele ettiği Moto2 serisinde daha ilk yarışında, tamamen yeni motor, lastikler, takım ve hiç bilmediği bir pistte yarışmasına rağmen göstermiş olduğu performans ve yapmış olduğu geçişler ile herkesin beğenisini kazandı.

Önümüzdeki yarışta nasıl bir sonuç alacak hep birlikte göreceğiz. Daha önce sadece test amaçlı Moto2 motorsikleti kullanan Kenan, bu motorlar ilgili fikri sorulduğunda: "Kötü ayarlanmış supersport (şampiyon olduğu kategori) motoru gibi." demişti. Henüz ilk ciddi sürüşünde, antremanlar da dahil 4. lükten aşağı düşmeyen Kenan'ın bu başarısı eminim şampiyonluğa oynamak isteyen takımların dikkateni çekmiştir.

Önümüzdeki sene Moto2'de de podyumun tepesinde Kenan'ı görmek ve İstiklâl Marşı'nı sayesinde dinlemek ümidiyle...

29 Ekim 2010 Cuma

Güle Güle Oynat Beşiktaş. Tebrikler!



Günlerdir konuşulan transfer gerçekleşti ve dünyaca ünlü NBA yıldızı Allen Iverson, Beşiktaş Cola Turka ile 2 yıllık resmi sözleşmeye imza attı.

Beko Basketbol Ligi takımlarından Beşiktaş Cola Turka, Amerikan Profesyonel Basketbol Ligi'nin (NBA) dünyaca ünlü yıldızı Allen Iverson ile New York'ta 2 yıllık sözleşme imzaladı.

Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören, Basketbol Şube Sorumlusu Şeref Yalçın ve yeni transfer Iverson, Manhattan'daki St. Regis Oteli'nde basın toplantısı düzenledi.

İki yıl için 4 milyon dolar alacağı açıklanan Iverson, imza töreninde, yeni takımı Beşiktaş Cola Turka'nın formasını da giyerek Amerikan ve Türk medyasına poz verdi.

ABD'den The New York Times, Washington Post, CNN, Reuters, ESPN gibi yazılı ve görsel medya kuruluşlarının da ilgi gösterdiği basın toplantısında, yıldız oyuncu, ''Türk basketbolseverlerin beni istemesinden dolayı çok mutluyum. Taraftarın karşısına çıkmak için sabırsızlanıyorum'' dedi.

ABD medyasından gelen ''Okyanus ötesi bir ülkede oynamak konusunda tereddütleriniz yok mu?'' sorusuna Iverson, ''Türklerin bana gösterdiği ilgi hiçbir tereddüt bırakmadı. Çok iyi düşüncelerle Türkiye'ye gidiyorum'' diye cevap verdi.

Beşiktaş'a basketbol kariyerine devam etme şansı verdiği için teşekkür eden Iverson, sözlerini şöyle sürdürdü:

''NBA'den herhangi bir teklif gelmedi. Basketbol oynamaya devam etmek istiyordum. Beşiktaş'tan gelen bu güzel teklifi de değerlendirmek istedim. Çok iyi olmadığımı biliyorum, özel hayatımda pek çok durumla uğraşmak durumunda olduğumu biliyorum. NBA benim tüm dünyada tanınmamı sağladı. Çok iyi paralar kazandım. NBA benim için mükemmeldi. Ama artık hayatımda yeni bir sayfa açıyorum. Türkiye ve Türk basketbolu hakkında çok fazla bir şey bilmiyorum.''

Iverson ile görüşmelerinin bir süredir devam ettiğini, son pürüzleri gidermek ve anlaşmayı imzalamak için önceki gün New York'a geldiğini söyleyen Beşiktaş Kulübü Başkanı Yıldırım Demirören ise ''Iverson, Türkiye'ye gelen en büyük basketbol yıldızıdır. Futbola kazandırdığımız yıldızlardan sonra basketbol takımımıza da bir yıldız kazandırdık. Yönetim kurulu üyemiz Şeref Yalçın'a özellikle bu transferde emeği geçtiği için teşekkür ediyorum'' diye konuştu.

Iverson'ı önümüzdeki sezon da bırakmak istemediklerinin altını çizen Demirören, ailesini İstanbul'da mutlu ettirmek için uğraşacaklarını kaydetti.

28 Ekim 2010 Perşembe

Yetenek Mi, Para Mı? Siz Ne Dersiniz?



Formula 1, dünyanın en pristijli ve en pahalı spor organizasyonlarından.

Dünya üzerinde değişen ekonomik koşullar nedeniyle, Formula 1'de yapılanmasında değişikliğe giderek büyük takımlarla (Ferrari, McLaren, Mercedes vb.) küçük takımların (Force India, Torro Rosso, HRT, Virgin vb.) arasındaki güç dengesini sağlamak için bir yıl içindeki harcama tutarını 40 Milyon Euro ile, takım çalışanlarını da 250 kişi ile sınırlandırmıştı.

Takımlar bu tür sınırlamalar karşısında pilot seçimi konusunda değişikliğe gittiler. Önceden pilot seçimi yapılırken yeteneğe, başarıya, araç geliştirme konusundaki becerisine bakılırken, şimdi pilotun arkasında hangi sponsor, ne kadar bir kaynakla var diye bakılıyor.

B.Senna, K.Chandhok, L.D.Grassi, V.Petrov gibi bu sezonun çaylak pilotları bugün kullandıkları araçlarını sponsorları sayesinde kazandılar.

Sezon bu şekilde devam ederken ilk çatlak Silverstone'da HRT takımında Bruno Senna'nın kokpitine geçen S.Yamamoto'dan çıktı. Büyük bir sponsor desteği bulan Japon pilot Senna'nın yerine yarıştı ancak daha sonraki yarışlar için sponsorlarını ikna eden Senna koltuğunu geri aldı. Hal böyle olunca kabak Karun Chandhok'un başına patladı. O günden beri Japon Yamamoto, Hint pilot Chandhok'un yerine yarışmaya devam ediyor. Önümüzdeki sene için hiç birinin yeri garanti değil.

Yeri garanti olmayan diğer isimler de, Rus V.Petrov ile Fin N.Hulkenberg. Çaylak sezonunu geçiren bütün pilotlar içinde en başarılı olan Hulkenberg, takımına kendisinden beklenmeyen puanlar (doğal olarakta para) kazandırdı. Yeteneğinin ve başarısının farkında olduğu içinde önümüzdeki sene bir araç bulabilmek için para bulmaya çalışmayacağını, kendisini isteyenin yeteneği için seçmesi gerektiğini söyledi haklı olarak.

GP 2'de başarılı bir sezon geçirerek, arkasına Rus Devleti'ni ve sponsorlarını alıp Formula 1'de Renault'ta koltuk bulan V.Petrov ise tam bir çıkmaz içinde. Hem kendisi hem takımı.

Zira Petrov'un en başarılı yarışı İstanbul'da 8. olarak devam ettiği yarıştı onda da Alonso ile temas yaşadı ve lastik patlattı. Onun dışında hemen hemen her yarışta arabayı hurdaya çıkarıyor.

Renault, seneye Kimi Raikkonen yarışmak için bir ön görüşme yaptıklarını söylemişti ama kesin kararını veremediler. Kimi'yi seçerlerse Petrov'dan gelen kaynaklar kesileceği gibi üzerine bir de dünya şampiyonu pilota yüksek maaş ödemek zorunda kalacaklar.

Buraya kadar sponsor destekli pilotlar açısından baktık. İşin bir de diğer yönü var.
Formula 1'de kazanılan her puan, klasmana girilen her yarış milyon dolarlarla ifade edilen eksra kazanç demek.

Yetenekli bir pilot, hiç bir kazaya karışmadan iyi bir yarış çıkarıp klasmana girdiğinde, sponsorlardan gelen para kadar hatta daha fazla bir para getirebiliyor. Öbür cephede arkasında en büyük sponsor desteği olan Petrov gibi bir sürücü her yarışta arabaya hurdaya çıkarıp, geliştirme çalışmaları için kullanılması gereken kaynağı yedek parçaya kaydırıyor.

Yani nerden bakarsanız bakın, iki ucu pis bir değnek. Ya riske girip yetenekli ama sponsorsuz bir pilot bulup, yıl sonunda toptan kazanmak isteyeceksiniz ya da her yarış arabanızın birinin hurdaya çıkmasına göz yumacaksınız.

27 Ekim 2010 Çarşamba

Iverson, İnönü'ye Çıkacak (Mı Acaba?)



Allen Ezail Iverson, ya da bilinen adıyla Allen Iverson. Philadelphia 76'ın unutulmaz guardı.

Çalkantılı NBA kariyeri rekorlarla dolu bir oyuncu. 4 Kez sayı kralı olmuş, 914 maçta yakaladığı 26.7 sayı ortalamasıyla, NBA tarihinin maç başına en skorer altıncı oyuncusu durumunda.

Denver'a gidene kadar NBA'deki kalburüstü oyuncular arasındaydı. Denver'a gidiş çarkın tersine dönmesine bir başlangıç oldu. Eskisine kıyasla sönük geçen Denver kariyerinin arkasından, Detroit P., Memphis G. ve tekrar yuvaya Philadelphia'ya dönüş yapan Iverson, kızının hastalığınında etkisiyle basketboldan uzak kalmaya karar verdi.

İşte bu karamsarlık anında bizden bir takım, Beşiktaş JK. devreye girdi ve Iverson'a bir yılı opsiyonlu, iki yıllık sözleşmeye prensipte "evet" dedi. Küçük pürüzler giderilirse Iverson, siyah-beyazlılardan yılda bir buçuk milyon doları garanti olmak üzere iki milyon dolar kazanacak. Bizzat Y.Demirören'in ilgilendiği transfer gerçekleşirse Pazartesi günü Türkiye'de bir yıldız daha olacak ama bu kez basketboldan.

Beşiktaş JK, işi biraz daha ileriye götürdü aslında basına pek yansıtmadan. Duyumlara göre Iverson'un yanında bir bonus daha gelecek. Tabii bu Iverson kadar kariyerli biri değil ama gene tanınmış bir isim olacağı yönünde fısıltılar. İş sponsora kaldı. Ağa babalar ellerini ceplerine atarlarsa, Iverson+Bonus olacak transfer.

Beşiktaş JK, amatör branşlara diğer büyük takımlar kadar yatırım yapmıyor. Hentbol dışında üst üste şampiyonluk kazandıkları amatör branş sayısı yok denecek kadar az. Basketbol'a da arada bir yatırım yapıyor işte akıllarına geldikçe galiba. En son zirveye oynayan El Amin'li bir kadro kurmuşlar ve önce yarı final sonra da final oynamışlardı.

Öyle ahım şahım bir oyuncu kadrosuna sahip olmadan bile, basketbol şubesine yatırım yapıldığını, emek verildiğini gören Beşiktaş taraftarı da Akatlar'ı boş bırakmamış her maça gereken ilgiyi göstermişti.

Queresma ve Guti'nin imza törenlerinde tribün şov yapan Beşiktaş taraftarı, yönetimine Iverson'un imza töreni için Akatlar'dan vazgeçmeleri yönünde baskıyı arttırdı. "Iverson, gelince oraya sığmayız. İmza törenini İnönü Stadı'na alın." diye gelen sesler giderek artıyor. Bence de sığmazlar orası kesin.

Beşiktaş'lı olsun olmasın eminim diğer takımların taraftarlarından da da bu şöleni izlemek için gidecek olanlar vardır. Sıkış tepiş, konserve gibi bir durumda olmak yerine geniş geniş bir imza töreni izlemek daha güzel olmaz mı?

Adam da kariyerinin son dönemlerinde bir tribün şov görür, moral olur. Sayesinde ligimizin reklamı yapıldı, sezon içindeki başarısıyla da bu reklam artar.

Beşiktaş Basketbol Şubesi'nde Iverson'un gelişi ve gidişiyle neler olur onu da ilerleyen zamanlarda konuşuruz.

Umarım bu transfer gerçekleşir de bir kaç sezon NBA'in en iyi oyuncularından birini çıplak gözle izlemiş oluruz. Beşiktaş'ı, Y.Demirören'i sevin ya da sevmeyin ama adamlar -eğer getirirlerse- iyi iş yaptılar. Bir reklam firmasının ve Galatasaray'ın kullandığı sloganla bitirelim. [Tabii, biraz değiştirdik. :) ]

"Daha iyisi gelene kadar, şimdilik en iyisi bu."

26 Ekim 2010 Salı

Yerli Formula 1 Şampiyon Adayı Piste Çıktı.





Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün direktifleriyle Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğü tarafından desteklenen F1 pilot adayımız Cemil Çıpa, İngiltere’de testlere bugün başladı.

Maddi imkansızlıklardan dolayı 3,5 yıldır direksiyon başına geçemeyen Çıpa, İngiltere’nin Shetterton pistinde F3 ile aynı kategoride olan 285 beygir gücündeki Masters aracıyla 2.07.50 tur zamanıyla müthiş bir başlangıç yaptı.

Pistte şu ana kadar elde edilen en iyi derecenin 2.06.30 olduğu göz önüne alınırsa, Çıpa’nın ne kadar hızlı ve gelecek vaat eden bir isim olduğu bir kez daha ortaya çıkar.

24 Ekim 2010 Pazar

Red Bull Dağıldı, Alonso Lider.





2010 Formula 1 Şampiyonası'nın Güney Kore'de gerçekleştirilen 17. yarışını Ferrari pilotu Fernando Alonso kazandı.

Olayların bitmek bilmediği yarışta Fernando Alonso, damalı bayrağı ilk sırada görerek 25 puanı elde etti ve Dünya Şampiyonası'nda liderliğe yükseldi. Ferrari pilotu ayrıca bu sezon 5. zaferini elde ederek en çok yarış kazanan isim oldu.

Şampiyonluk mücadelesinden kopmak istemeyen Mclaren sürücüsü Lewis Hamilton, yarışı 2. sırada tamamlayan isim olurken, sezonun sondan 3. yarışında podyumun son basamağı Ferrari'nin Brezilyalı sürücüsü Felipe Massa'nın oldu.

Sene boyunca yarışın olup olmayacağının belirsizliğinin ardından Kore'de yarış günü de tam bir belirsizlik yaşandı. Pistteki asfaltın yeni olması, yarışın öncesinde başlayan yağmurla birlikte pistte durmayı zorlaştırdı. Yarış önce güvenlik aracının arkasında yoğun yağmur lastikleriyle başladı ve ancak 3 tur atılabildi. Daha sonra yarış kırmızı bayraklarla durduruldu.

Uzun süre beklemenin ardından ya 10.05'te tekrar başlatıldı. 17. tura kadar güvenlik aracının arkasında götürülen yarışta güvenlik aracı çıktıktan sonra da olaylar bitmedi. Önce şampiyona lideri Mark Webber kaza yaparak yarış dışı kaldı ve kendisiyle birlikte Mercedes GP sürücüsü Nico Rosberg de kazadan nasibini aldı.

Daha sonra bir çok kaza yaşandı ancak günün öne çıkan olayları Red Bull sürücülerinin yaşadıklarıydı. Webber'in ardından Sebastian Vettel, tüm güvenlik aracı periyotlarından sorunsuz ayrıldı ve lider şekilde ilerliyordu. Alman sürücü şampiyonada liderliği fark atarak ele geçirecek gibiydi ancak 46. turda Alman sürücünün motorunun bitmesi Red Bull'un adeta kanatlarını kırdı.

Mercedes GP'nin 7 Dünya Şampiyonu pilotu Michael Schumacher, özellikle yarışın ilk bölümünde aşırı yağmur lastikleriyle en çok yer kazanan isimdi. Alman sürücü önce Robert Kubica'yı ardından Jenson Button'u geçerek 2 pozisyon kazandı ve önündeki yaşanan sorunlarla birlikte yarışı 4. sırada tamamlamış oldu. Böylece Schumacher İspanya ve Türkiye'deki en iyi dördüncülük derecelerini tekrarlamış oldu.

Robert Kubica yarışı 5. sırada tamamlayan isim olurken yarışın başında sorun yaşayan ancak ardından istikrarlı bir sürüş geçiren Force India sürücüsü Vitantonio Liuzzi 6. oldu ve bu sene en iyi sonucunu elde etmiş oldu.

Williams pilotu Rubens Barrichello, zorlu yarışta 7. olurken, Sauber sürücüleri Kamui Kobayashi ve Nick Heidfeld 8 ve 9. oldular. İki sürücü, birlikte çıktıkları 3. yarıştan da çifte puan sonucu almış oldu.

Günün son puanı Toro Rosso'dan Jaime Alguersuari'ye gitti.

Şampiyonluk mücadelesi içerisinde yer alan isimlerden Jenson Button, yarışın başında istediği tempoyu tutturamamasının ardından geçiş lastikleri için erken pite girdi. Ancak Button'un hem çok yavaş araçların arkasında kalması hem de güvenlik aracının onun hemen arkasından piste çıkması istediği fırsatların doğmasını engelledi ve son dünya şampiyonu sürücü yarışı Nico Hulkenberg'in ardından 12. sırada tamamladı.

Yeni takımların sürücülerinden en tepede yer alan isim Lotus'tan Heikki Kovalainen oldu. Ancak Virgin pilotu Timo Glock, çok iyi bir sonuç almaya giderken Toro Rosso pilotu Sebastien Buemi'nin kendisine vurması sonucu yarış dışı kaldı.

Yağmurun başından sonuna kadar etkili olduğu Kore yarışında 9 pilot yarışı tamamlayamazken şampiyonada durum tamamen değişti.

Uzun zamandan beri liderliği elinde bulunduran Red Bull pilotu Mark Webber, Kore'den puansız ayrılması sonucu 2. sıraya gerilerken, Alonso kazanmış olduğu 25 puan ile liderliğe yükseldi ve11 puan farka sahip. Vettel'in de yarıştan puansız ayrılması Hamilton'un klasmanda 3. sıraya yükselmesini sağladı.

Takımlar şampiyonasında ise Red Bull'un liderliği devam ediyor ancak liderin puan alamaması diğer takımların kendisine daha da yaklaşmalarını sağladı.

Sezonun sondan bir önceki yarışı olan Brezilya Grand Prix 2 hafta sonra gerçekleştirilecek.




Puan Durumu:

Pilotlar:
1. Alonso 231
2. Webber 220
3. Hamilton 210
4. Vettel 206
5. Button 189


Takımlar:

1. Red Bull-Renault 426
2. McLaren-Mercedes 399
3. Ferrari 374
4. Mercedes 188
5. Renault 143

22 Ekim 2010 Cuma

Beş'i Bir Yerde...




Bu hafta sonu ilki gerçekleştirilecek olan Kore GP öncesinde bugün, fotoğraf makineleri belki de tarihi fotoğraflardan birisini çektiler.


Daha önce 1986'da çekilen benzer bir fotoğraf, yıllar geçse bile her zaman Formula 1'in önde gelen karelerinden birisi olmayı başarmıştı.




1986 sezonunun son yarışı Adelaide'e girerken Bernie Ecclestone o senenin zirveye oynayan isimleri Alain Prost, Ayrton Senna, Nigell Mansell ve Nelson Piquet'in bulunduğu bir fotoğraf çektirmişti.

Aradan 24 sene geçti ve Ecclestone benzer bir kareyi bu senenin şampiyonluk adaylarıyla birlikte tekrar çektirdi. Bugünkü karede Mark Webber, Fernando Alonso, Sebastian Vettel, Lewis Hamilton ve Jenson Button vardı.