23 Şubat 2010 Salı

Hiddink'in Karizması....


1 Ağustos 2010 tarihi itibariyle milli takımımızın yeni teknik direktörü Hollanda'lı Guus Hiddink. Şu zamanda seçilebilecek en iyi tercih gibi görünüyor. Capello ya da Trapattoni boştaydı da biz mi almadık? Neyse, konumuz bu değil. Konu ilerde Hiddink'in neyine bahane bulacağımız, neresine kulp takacağımız.


Hiç bir şey bulamasak bile kesin karizmasında bir sorun vardır bu adamın. Şimdi Rusya'da olduğundan veya takımla ilgilenmediğinden bir bahane bulmuyoruz. Gerçi önümüzdeki Honduras maçı şimdiden konuşulmaya başladı. Bir zamanlar Fenerbahçe'ye Avrupa kupası kazanmış bir teknik adam olarak geldiğinde; Aydınspor'dan 6 gol yiyen takımında kendisinin gönderilmesinde ön ayak olan (ki bu magazin medyası duyumlarıdır) Oğuz-Aykut ikilisinden Oğuz Çetin yardımcılığını yapacak. Hani şu Fatih Terim'in her dediğini yapıyor, kendi fikirlerini beyan edemiyor dedikleri Oğuz Çetin. Neymiş efendim, Honduras maçının kadrosunu Hiddink zaten belirlemiş, Oğuz Çetin piyon olarak kalmaya devam edecekmiş. Belki de doğrudur konumuz piyonlar değil zaten. Demek ki Hiddink daha gelmeden oklarımızı yollamaya başlamışız.

Şimdi bu adamın karizması var mı yok mu? İşte buna çok kafa yormamız lazım çoooook (!). Bizim milli takımın hep karizmalarla sorunu oldu son zamanlarda. Futbolda ülkemize ve milli takıma en büyük ve ilk büyük başarıları yaşatan Fatih Terim'in karizması fazla geldi ülkemize.




Kaldıramadık... Konuştuğu yabancı dillerden, maç esnasındaki jest ve mimiklerinden, aldığı paradan, verdiği liderlik seminerlerinden, bu seminerler için aldığı ücretlerden hep rahatsız olduk. Adamın işiyle değil de her şeyiyle ilgilenir olduk. Onun da hataları oldu tabii. Biz işler hep yolundayken bile eleştirdiğimiz için, ters giden ilk anda vurmaktan çekinmedik baltayı. Nitekim isyancılar artınca ilk (ya da son ) imparator devrildi.



Şenol Güneş'e sarıldık. Bizim evladımızdı, Terim'de bizim evladımızdı ama o biraz dışa dönüktü. Avrupa yakası kökenliydi o. Şenol Güneş has anadolu çocuğuydu. Müthiş bir futbol kariyeri geçirmiş, teknik direktörlüğünde de göze batmadan işini yapıyordu.





Yalnız büyük bir eksiği vardı Şenol Güneş'in. Karizması yoktu. (!) Ne zaman farkettik olmadığını? Kura sonucu falan değil de bileğimizin hakkıyla katıldığımız 2002 dünya kupası maçlarında. Bir baktık ki, adam atılan gollere aynı biz gibi seviniyor. Yerinden fırlıyor, ellerini yumruk yapıp havaya kaldırıyor, çalışma arkadaşlarına sarılıyor. En önemlisi saçlarını hiç havalı taramıyordu. Dünya ve Avrupa kupalarının gediklisi (!) milli takımımızın başındaki insanın hiç yapacağı şey miydi bu? Karizmasız teknik direktör istemiyorduk milli takımda, okları gene yönelttik tam hedefe doğru. Katıldığımız bir şampiyonadan sonra diğerine katılmayı pek sevmediğimiz (!) için Avrupa şampiyonasına katılamayınca Güneş'in de ipini çektik.



Bir anadolu takımı olan Gençlerbirliği'ne Avrupada çeyrek final oynatan tek adamı getirdik milli takımın başına. O Gençlerbirliği, o sezon UEFA kupasını alan Valencia'ya yenildi. Avrupa Şampiyonu olan Valencia'yı yenebilen tek takımdı Gençlerbirliği.



Neyse, getirdik milli takımın başına ama Ersun Hoca'nın laptobu vardı. Bizim millet sonu "top"lu biten her şeye karşıydı. Bu yüzden, her kötü sonuçta laptobuna virüs girdi dedik, sistem "error" (hata) verdi dedik, Ersun Hoca'nın bilgisayarı çöktü dedik, yazılım güncellenmedi dedik vs. dalga üstüne dalga geçtik. Karizmasına laf söylemeye sıra gelmeden onu da gönderdik.



Şimdi Hiddink geldi. Hiddink, bazı teknik adamlar gibi kafasındaki sistemi gittiği her takıma uygulayan biri değil aksine, elindeki malzemeden en iyi hangi sistem çıkıyorsa onu uygulamaya çalışan bir teknik adam. Avustralya'ya 5-3-2 gibi pek görmeye alışık olmadığımız sistem uygulayarak dünya kupasında 2. tura çıkardı. 3 farklı ülke ile dünya kupasında 2. tur gören ender teknik adamlardan biri ama bunlar bizim için kıstas değil. Bizim için önemli olan (!) Guus Hiddink'in karizması var mı?



Hiç yorum yok: