2 Ocak 2012 Pazartesi

Oktay Mahmudi


Senin icin fazla bir soz soylemeye gerek yok. Adam gibi adam.

16 Kasım 2011 Çarşamba

Hepsi Senin Yüzünden!



Sana diyorum Frank Rijkaard.

Türkiye'nin Avrupa Şampiyonasına gidememesinin tek sebebi sensin.

Hadi ülkemize geldin, ne diye kafana göre iş yaparsın? Johan Cryuff'un temellerini attığı günümüz de uzay futbolu oynuyor denilen Barcelona'nın sisteminin iyice oturmasını sağlamak, zirveye çıkışlarında en büyük hissedarladan biri olmak yetmedi mi?
Aldın geldin Barcelona'nın 4-3-3'ünü koydun Galatasaray'a. Takımın göze hoş gelen futbol oynadığı yetmezmiş gibi bol gol atıp 9 da 9 yapınca herkesin aklına bu sistem yerleşti.

Bu anormal durum normale dönüp takım deplasmanlarda dibe batmaya, iç sahada gaza gelip galibiyetler almaya devam ettikçe de sisteminden vaz geçmedin. Ayhan'dan Xavi, Sabri'den İniesta yapmaya çalıştın. Israrın inada bindi sen bildiğinden şaşmadın. Ama bizde bilmediğin bir durum vardı. Bu ülkede kimseye yeni bir sistem oturtacak kadar vakit verilmez. İlk yılında şampiyon yaparsan takımı, 2. yıl çalışmaya devam edersin. Öyle sistemle falan hiç işimiz olmaz. Biz anlık başarılara bakarız. Gerçi bunu öğrendin ama iş çoktan işten geçmişti, sende Hollanda uçağında eve doğru giderken anlamışsındır zaten.

N'oldu biliyor musun Frank? Senden sonra kim geldiyse sana özendi. Bir tek Hagi özenmedi gerçi onun n'aptığını da kimse anlamadı zaten. Sonra Fatih Terim geldi, hani şu bizim imparator. 4-4-2 ile Galatasaray'ı Avrupa'da 1 numaraya çıkarmış, Türk Milli Takımını bütün Dünya'ya ezberletmiş, tekrar "Anneciğim, Türkler" manşetlerinin atılmasına sebep olan adam. O bile senin 4-3-3'ü oynatmaya çalışıyor biliyor musun?

Dur bitmedi, biri daha var. Gerçi sen onu iyi tanırsın, hemşerin zaten; Hiddink.

Senin bu hemşerin, çalıştırdığı takımlara uygun sistem uygulamakla ünlüydü biliyorsun değil mi? Avustralya, G.Kore, Rusya vb. milli takımların yanı sıra Chelsea gibi bir devi de çalıştırdı ve hep bu takımların oyuncuları hangi sisteme yatkınsa o sistemle oynattı. Bize gelince n'aptı biliyor musun? Bildin, o da tutturdu 4-3-3 diye, sanki elimizde sağdan bindirecek Messi, soldan bindirecek Pedro var da, biz de ara sıra sağdan Sabri bindirir, indireceği yeri bilemez. Kulübünde sağ kanadı otobana çeviren Gökhan Gönül, milli takımda MTA (Maden Tetkik Arama)'nın iştahını kabartıyor. Soldan desen bir Arda vardı o da canı isteyecek de bindirme yapacak. Ölme eşeğim ölme hesabı yani.
Yeni bir yapılanma yapacağım demişti geldiğinde, galiba maaşıyla alacakları binalardan, kuracağı sitelerden bahsediyordu "yapılanma" derken. Zira biz pek yapılan bir şey görmedik.


Ha işte Frank'cım sözün özü, senin bu 4-3-3 inadın koca bir ülkeyi büyük bir şampiyonadan etti. Başka hiç kimsenin suçu yok. Ne kulüp takımlarındaki performanslarını milli takımda sergilemeyen oyuncuların, ne son aylarda formsuz Volkan'ı kaleye alıp, performansıyla Avrupa'da transfer piyasasına giren Tolga'yı, dün gece "İyi ki kalede Sinan" var dedirten Sinan'ı kaleye almayan, babaannelerimiz gibi kayıtsız maçı izleyip hamle yapmada beceriksiz kalan Hiddink'in, ne bir kaç yıl önce "Artık bırakıyorum, daha fazla katlanamayacağım." türünden açıklamalar yapıp, hem şeref tribününe hem bütün tribünlere küfür eden milli takım kaptının suçu var.

Tek suçlu sensin....

14 Ekim 2011 Cuma

Digitürk'ten Basketbol Severlere Kıyak...


Türkiye Basketbol Ligi yarın başlıyor.


Basketbol Ligi'miz bu yıl gelen Avrupa'lı yıldızlarla ve lokavt süresince NBA yıldızlarıyla İspanya Ligi'nden sonra Avrupa'da en zorlu ikinci lig olarak görülüyor.

Ligimizde bu yıl forma giyecek yıldızlar, Vujacic, Savanovic, Ersan İlyasova, Batista, İlievski, Barac, Deron Williams, Lakovic, Songaila, Zaza, Bogdanoviç, Gist, gibi Avrupa ve Dünya Basketboluna yön veren isimler.

Bu kadar yıldız, haliyle basketbola olan ilgiyi arttıracak. Ligimize en son ilgi yoğunluğu 3-4 sezon önceydi. O zamanki maçların NTVspor'dan şifresiz olarak yayınlanmasına karşın her salon tıklım tıklım doluydu. Televizyonda takımının oyununu gören taraftar, "Bu takımı canlı canlı izlemeliyim." diye düşünüyor ve ertesi hafta salona geliyordu.

Gel gelelim, devran döndü Digitürk buraya da el attı. Maçlar şifreye girdi. Salondaki taraftar ve ekran başındaki taraftar azaldı. Digitürk işi o kadar abarttı ki, maçları internetten yayınlayan bloglara kadar karıştı ve yasaklattı. Basketbol seyircisinden maçlara gitmeye imkanı olmayanlar için takımını izlemek bir işkenceye dönüştü.

Bu sene ligimize gelen yıldızlara bakarak, ilginin fazla olacağını herkes tahmin etti. Biz de Digitürk bir güzellik yapar, maçları şifresiz olarak yayınlar mı acaba? diyorduk ki, beklemediğimiz yerden yaptı Digitürk güzelliği. (!)

Lig tv haricindeki spor kanallarını kapatarak, hepsini Lig Tv adı altında sıraladı. (Lig TV, Lig TV 2, Lig TV 3) Buna göre futbol maçları Lig TV den yayınlanırken, Avrupa ligleri ve basketbol maçları diğer kanallardan yayınlacak.

Bu kanallardan yayınlacak maçları izlemek için ekstradan 15 lira ödeyerek ek paket alacaksınız, basketbol maçlarını ve avrupa liginden maçları izleyeceksiniz. Daha önceki sözleşmeleriniz falan gümbürtüye gidiyor yani.

Digitürk, ihaleye o kadar para harcayınca masrafları nerden çıkaracağını düşünüyor artık.

Süper Lig'in normal sezonu bitince playofflar için de ayrı bir güzellik yapacaklarına eminim.

Bir beyaz eşya firmasının reklam sloganı vardı, biz de onu Digitürk'e uygulayalım: Digi, sen her şeyi düşünürsün...

9 Ekim 2011 Pazar

Oktay Mahmudi

Oktay Mahmudi bu ülke'nin yetiştirdiği en iyi hocalardan biri. 1995 yılından beri takip ediyorum onu. Aydın Örs'ün yardımcısı idi. Sonra Efes Pilsen'in hocası oldu. Sonra içten içe derdim. Keşke bizim hocamız olsa. Yenilgiye asla tahammül edemeyen bir hoca. Yenileceksin ama asla ezdirmeyeceksin kendini. Galatasaray'a geldi geçen yıl. Belki en çok ben sevindim. Ama kim tahmin ederdi bu kısıtlı kadro ile bizi play offlarda final oynatacağını. Hemde bu kısıtlu kadro ile. Bu sene ise bizi Euroleague'e soktu. Hayalim olan birşeyi gerçeklesştirdi. Onun hakkında ne desem az. Zaten herkesin ne kadar iyi ve başarılı bir hoca olduğunu biliyor. İyi ki bizimlesin Oktay Mahmudi.

8 Ekim 2011 Cumartesi

Gitsek Mi, Gitmesek Mi?


Avrupa Şampiyonası elemeleri oynanmaya başladı, çoğu gitti azı kaldı hatta ama durumumuz hiç iç açıcı değil. En iyi ikinci olarak gitmeyi planlıyorduk, sonra 2.ler arasındaki playoffa girmeyi, şimdi de 2. olmayı planlıyoruz. Maçlar ilerledikçe planlarımızda değişemeye devam edecek malesef.

Bence gitmeyelim, zîra şuanda ve önümüzdeki bir kaç yıl içinde bir sisteme ve oyuna sahip olacak bir milli takımız yok. Gidip rezil olmayalım.

Geçmişimize bakarsak, hiç arka arkaya bu tür organizasyonlara katılamamışız. Katıldıklarımızda da mutlaka ses getirmişiz.

Şöyle bir bakalım, ilkkez, dünya kupasına 1950'de katılmaya hak kazanmışız ama Brezilya'ya gitmek çok masraflı olduğundan gitmemişiz. (Haliyle bütün dünya bizi konuşmuş.) Ondan sonraki dünya kupamız 1954'te. Bu kez de playofflarda İspanya ile karşılaşmışız, 4-1 yenilginin rövanşını 1-0 almışız kendi sahamızda, statü gereği oynanan 3. maç 2-2 bitmiş. O zamanlar uzatma ya da penaltı olmadığından yazı-tura atmış bir İtalyan çocuk. Kupaya giden biz olmuşuz. (Yazı-turayla kupaya giden takım olarak herkes bizi konuşmuş.)

Sonra 2002'ye kadar uyumuşuz, bir uyanmış 2002 dünya kupasına gitmişiz. Brezilya vatandaşı G.Kore'li hakemin penaltı kıyağıyla Brezilya'yı elimizden kaçırmışız. Dünya 3.sü olmuşuz, kupa tarihinin en hızlı golünü o maça kadar 0 çekmiş, millete saç baş yoldurmuş en büyük golcümüz atmış. Kalecimizi turnuvanın en iyi kalecisi seçilmiş, (Gene bütün dünya bizi konuşmuş.)

Gelelim Avrupa Şampiyonası'na. İlk kez Euro 96'ya katıldık, turnuvada gol atamadan eve döndük. Akıllarda kalacak bir iz bıraktık geldik. Euro 2000'de çeyrek finale çıkmışız, turnuvada milli takımımızın en büyük golcüsü Hakan Şükür'ün kaleciden bile yükseğe sıçrayarak attığı gol, hafızlara ve tarihe yerleşmiş.

Sonra Euro 2008'e katılmışız, kadroya alınmadı diye Yıldıray takımı bırakmış, nerdeyse her maç, geriye düşüp maçı çevirmişiz. Sakat oyuncular yüzünden 16 kişiyle maçlara çıkmışız, çeyrek final maçında oyuncu değiştirme hakkı dolduğundan kaleye forveti geçirerek maçı tamamlamışız ve Avrupa 3.sü olarak eve dönmüşüz.

Totemlere meraklı olduğumuzdan bu kez de öyle düşünelim. Dünya kupasına katılamadık ama avrupa 3. sü olduk. Bu elemeleri geçemeyeceğiz ama ilerde mutlaka bir elemeyi geçip ya şampiyon (!) olacağız ya 0 çekeceğiz ama mutlaka bir şekilde tarih yazacağız.

Hatta yaz gelecek, eşeklerimize taze otlar vereceğiz....




6 Ekim 2011 Perşembe

Galatasaray Feel Devotion

Euroleague Zamanı



Çocukluğumdan beri ilgim var basketbol'a. İlkokuldayken koşucuydum. Koşu takımındaydım. Sonra ne zaman Jordan'ı farkettim. Basketbol'a büyük bir aşk beslemeye başladım. 10 yıl basketbol oynadım. 22 yıldır da istisnasız takip ediyorum. Galatasaray'ın da Euroleague'ye kalması ülke için inanılmaz güzel. Biz taraftar içinse tarif edilemez bir duygu. Sponsorsuz, her türlü şeye rağmen euroleague'ye kalmak muhteşem. Belki bazı arkadaşlara saçma geliyor. Ama sonuçta bizim A lisansımız yoktu. Bunu başarmak bizim için, inanılmaz bir duygu.


Oyuncularımızın katkısı tabii ki müthişti. Ancak Oktay Mahmudi sen ne muhteşem bir adamsın. 18 yaşımdan beri 16 yıldır seni takip ediyorum. Yaptığın şeyler inanılmaz. Ama ilk yılında o kısıtlı kadro ile bize BBL de final oynattın. Şimdi ise Euroleague'ye girmemizi sağladın. Ölmeden Euroleague'de oynadığımızı görsem derdim. Artık ölsem de gam yemem.Oktay Mahmudi sen bu takımda hep kal. Hiç gitme. 10 yıl sonra bile başımızda sen ol.