9 Şubat 2011 Çarşamba

Bir Golün Kaç Yıl Hatırı Var?





2005-2006 sezonu lig tarihimizin en unutulmaz sonlarından birine sahne olmuştu. Fenerbahçe için dramatik, Galatasaray için mucizevi bir bitiş yaşanmıştı.

Galatasaray'a o sezon şampiyonluğu getiren maç olarak deplasmandaki Konyaspor maçı gösterilir. Zira, Fenerbahçe ile başa baş gidilen yarışta maçın bitmesine 10 dakika kadar kalmış ama bir türlü gol gelmemişti. 84. dk. da Gerets tarafından oyuna giren Aydın Yılmaz uzatma dakikalarında attığı golle hem 3 puanı getirmiş hemde şampiyonluk yarışının devam etmesini sağlamıştı.

O günlerde yeni bir yıldız kazandı futbolumuz derken o yıldız bir türlü parlayamadı gitti. Bütün futbol otoriteleri tarafından yeteneğine toz kondurulmayan ama bir türlü kendine gösteremeyen bu çocuk artık koca adam olduysa da değişen bir şey yok olumlu anlamda.

Aydın için İstanbul BB. antrenörü Abdullah Avcı, "Arda'dan daha yetenekli..." diye bir tabir kullanıyor. A takımda yeteri kadar şans bulamadığından yakınır gençler genelde ve otoriteler de "gençlerimize yeteri kadar şans verilmiyor." diye yakınır.

Aydın için geçerli mi bu acaba? Gerets, Skibbe, Bülent Korkmaz, F.Rijkaard, Hagi tarafından sürekli kendisine şans tanındı. Özellikle Rijkaard onun üzerinde çok durdu, Uefa maçlarında bile kendisine sürekli şans tanıdı. Yeterli süre alamıyor diye İstanbul BB ve Eskişehir'e kiralık gönderilip daha fazla oynama imkanı sağlandı. Sonuç: "Batı cephesinde değişen bir şey yok." Aydın, aynı tas aynı hamam devam ediyor.

Aydın, hâlâ Konya'da attığı golün sefasını sürüyor, üzerine bir gram kattığı yok. E o zaman niye bu şansı bulmaya devam ediyor? O'na verilen şansları alt yapıdaki diğer gençlere vermenin zamanı gelmedi mi? Bir Anıl, bir Musa bu şansı niye bulamıyor?

Bir de Mehmet Güven vardı, bir tek olumlu işi olmayan ama her gelen teknik adamın (Terim, Gerets, Skibbe, B.Korkmaz) kadrosunda yer bulan biriydi. Hep merak ediyordum yönetimden birilerinin oğlu da mı bu beceriksizlikle kadroda sürekli yer buluyor diye. Sonunda gönderildi de kendini buldu. V.Manisa'da döktürüyor şimdi.

Demek ki neymiş Aydın Yılmaz Bey, büyük takımlar da oynamak her babayiğidin harcı değilmiş. Ayağına top aldın mı bir taraflarına neft yağı sürülmüş gibi koşmakla olmuyor bu işler ya da saçları uzatıp ahenkle dans ettirmekle. Baktın olmuyor git sana uygun bir takıma oralarda dene şansını. Bekli futbolumuz eskiden beklediği o yıldıza o zaman kavuşur.

(Şimdi dikkatimi çekti de, Aydın o golü attığı zamanlar kısa saçlıymış. Sonradan saçları -bir de futbolu- salmış gitmiş. Saçları eskisi gibi kısaltsa düzelir mi dersiniz? Hatırlarsanız milli kalecimiz Volkan Demirel'de bir zamanlar uzun saçlıydı ve saçma sapan goller yiyordu. Hatta saçlarına gösterdiği emeği futbola göstermiyor diye kendisine özel tezahürat yapılmıştı Fenerbahçe taraftarlarınca:

Bi' vursam gol olur mu?
Volkan kale korur mu?
Volkan topa atlasan,
Saçların bozulur mu?
Uç volkan uçamaz mısın?

şeklinde. Volkan saçları kestirdikten sonra süper bir kaleci oldu çıktı. Şimdi Galatasaray'lılar bile "Volkan bizim kalede olsa..." şeklinde cümleler kuruyorlar. Küçük çocukların saçları uzadığı zaman büyükler hemen, "keselim çocuğun saçını, gücü saçına gitmesin" derler, galiba Volkan'da bu durum oldu, Aydın'da da aynı durum var. Bir kesmek lazım saçını, belki de düzelir.)

Hiç yorum yok: